20 Haziran 2011 Pazartesi

Bahisçilere Göre Wimbledon


Hıncal Uluç, rahmetli Cüneyt Koryürek için güzel bir örnek verirdi: Cüneyt ağabey için olimpiyatlar atletizm demektir, atletizm de 100 metre. Bu mantıkla, çoğu insan için de tenis, Grand Slam demektir, Grand Slam da Wimbledon. İşte tenisin birçok kişiye göre bu en değerli on beş günü geldi çattı, şimdi söz tenisçilerde.

Söz tenisçilerde ama, biz sözü onlara vermeden önce yine onlar hakkında atıp tutmaya, ahkam kesmeye son bir kez daha devam edelim. Bunu yapmak için de, bahis şirketlerinin açıkladığı şampiyonluk oranları bulunmaz bir nimet.

Bahis şirketlerinde vefa yoktur, onlar sadece para kazanmaya bakarlar ve profesyonel olmalarından dolayı da, bunda bir gariplik yok. Ancak bu turnuva için, bana göre bir vefa gösterisi yapmışlar ve her ne kadar üç numaralı seri başı olsa da, bu turnuvanın gerçek kahramanını bir numaradan favori göstermişler. Tabii ki bunda geçmiş yıllardaki dominasyonunun etkisi var ama, Roger Federer'i bence yeniden bir numaralı favori haline getiren, Roland Garros'taki diriliş sinyalleri. Zaten bu turnuvada da kendinden bekleneni veremezse, kendisi için söylenen, "artık onun devri geçti" tezini büyük ölçüde doğrulamış olur. Çünkü burası onun evi ve o, fena olmayan bir form grafiğiyle, bunun yanında da tahminimce büyük bir seyirci desteğiyle burada olacak. Bu etkenler sayesinde, şampiyon olmasına bire üçlük bir oran verilmiş ve kıl payı da olsa bir numaralı favori.

İki numaralı favori Rafael Nadal. Federer ile çok yakın oranlar verilmiş kendisine. İki hafta önce çimde bir mağlubiyet aldı ama bu bana göre hiçbir şekilde gösterge değil. Nadal son şampiyon olarak geliyor turnuvaya. İçimden bir ses onun bu turnuvayı kazanamayacağını söylüyor ama, haydi hayırlısı bakalım. Eğer olur da Federer ile eşleşirse, Federer'i kesin favori olarak görüyorum karşısında.

Üç ve dört numaralı favoriler Djokovic ve Murray. Kendilerine sırasıyla bire dört ve bire yedi oranları verilmiş. Murray yine seyircisini sevindirmeye bakacak, Djokovic de seri sonrasında nasıl bir reaksiyon gösterecek, merak konusu. Ben kaldığı yerden devam edeceği kanaatindeyim.

Aslına bakılırsa Roland Garros'takine benzer bir tablo var karşımızda. Yine bu dörtlü ile arkasından gelenler arasında epey fark var. Sadece bu sefer bu dörtlünün kendi aralarındaki sıralamada değişiklik var o kadar.

Bu isimlerin arkasından bire altmış yedilik yüksek oranlarla Del Potro ve Roddick geliyor. Onlardan sonra da kopuyor zaten oranlar. Del Potro ile Roddick'e aynı şansın verilmesi kesinlikle bir hata çünkü, Roddick'in hiçbir şansı olduğunu düşünmüyorum ben. Federer ile oynadığı Wimbledon finalinden sonra, adeta kendisine reset attı. Oyun tarzı olarak bambaşka bir profil sergiliyor o günden bu yana. Ve karşısına çıkacak olan ilk dişli rakete eleneceğini düşünüyorum. Del Potro ise, şu an için turnuva favoriliğinden çok, karşılaşılması tehlikeli bir rakip görüntüsünde.

Geçen senenin finalisti Berdych ile ondan önceki senenin finalisti Soderling'e bire yüz birlik oranlarla eşit şans tanınmış. Berdych için normal bu oran da, ben yine de Soderling'e dikkat edilmesinden yanayım. Eğer mental olarak hazır olursa, bu turnuvada yenemeyeceği isim yok bana göre. Ama maç içerisindeki mental açıdan yetersizliği ve kendisine olan güvensizliği (özellikle Federer ve Nadal karşısında) bariz bir şekilde ortaya çıkıyor. Bu dezavantajı onun turnuva kazanmasına çok ciddi bir engel. Yoksa turda beşinci sırada bulunan bir isme, bu kadar az şans tanınması normal değil.

Oranlar ile ilgili son dikkat çeken nokta ise, Milos Raonic'e pek çok tecrübeli ve kalburüstü tenisçiden daha fazla şans tanınmış olması. Genç tenisçi, anlaşılan otoritelerin dikkatini çekmeyi başarmış. Bu turnuvanın özelinde bir yıldız olarak parlayabilir. Dördüncü turun ötesinde alacağı her sonuç, ona bu unvanı getirir. Zaten bu sonucu alabilmek için de, araya bir Nadal galibiyeti sıkıştırması lazım ki bu, zaten adamı tek başına yıldız yapar.

Durum ana hatlarıyla böyle. Öndeki dörtlü ile arkasından gelenler arasında bariz bir fark var ama burası Wimbledon. Her zaman için sürprize açık bir yer ve onu bu denli heyecanlı yapan da bu özelliği zaten. Özellikle güçlü servisli ve yeni nesil tenisçi imajına uyan oyuncuların kendilerini gösterebilmeleri için en uygun Grand Slam burası. Son iki sene, Soderling ve Berdych gibi isimler de zaten bu özellikleri sayesinde parladılar burada. Bakalım bu senenin kazananları-kaybedenleri, parlayanları-sönenleri kim olacak? Daha ilk turdan müthiş eşleşmeler var, takip etme olanağı bulanlar için harika bir iki hafa var önümüzde. Herkese iyi seyirler!

1 yorum:

Berke B. dedi ki...

Federer'in favori çıkmasını normal karşılıyorum. Roland Garros'da finale kadar gösterdiği üstün performansın yanı sıra, her ne kadar Rafa iki kere kırmayı başarmış olsa da Wimbledon'ın açık ara en iyi oynadığı turnuva olduğu bir gerçek.

Zaten kurası da mis gibi, yarı finale kadar rahat gelecek, sonrasını görücez. Kura değerlendirmesinde de belirttiğim gibi bence Federer'in son bir Grand Slam kazanmak için en büyük şansı Wimbledon.. Şu 2 haftadan sonra açıkçası şansı yaver gitmezse bir daha Grand Slam kazanabileceğini pek sanmıyorum..