1 Haziran 2011 Çarşamba

Öz Roland Garros

Geriye kalan 6 tenisçiden, 5 tanesi zaten turda ilk 5'te yer alan tenisçiler olacaktıysa, bu isimler turnuva öncesinde zaten tahmin ediliyorduysa, hatta bunlar ellerini kollarını sallaya sallaya buraya geleceklerdiyse, ne gerek vardı o zaman o kadar kuraya, o kadar maça, tantanaya diyerek, içinde bulunduğumuz durumdan hoşnutsuzluğumu dile getirir, sitemkar bir giriş yaparım.

Berdych'in Robert'e elenmesi, Nadal'ın da Isner'e iki set vermesi dışında on günde kayda değer bir şey olmadı desek yeridir. Bu durumun kendi içinde avantajı da var, dezavantajı da. Dezavantajı, turnuva başladığından beri, izleyenlerinde merak uyandıracak bir mücadele olmaması. Hani tamam, her maçın favorisi olur, önceden şanslı görülen bir tarafı olur ama, bu kadar da bariz belli olmaması lazım sanki Grand Slam müsabakalarının. Ne bir ev sahibi ağırlığı görebildik, ne de bir genç yetenek.

Gelelim avantaj kısmına. On gün feda edildikten sonra, bu on günün ekmeği kalan dört günde yeniliyor işte. Tabiri caizse, çürükler elendikten sonra, ortaya sezon sonu turnuvası gibi bir tablo çıktı. Herkesin başından beri beklediği eşleşmeler, merakla sonucunu beklediği maçlar var şu dört günün programında. Yani kısacası, turnuvanın özü kaldı elimizde. Sanki bütün bu zamana kadar oynanan maçlar formalite icabıydı, bu eşleşmelerin oluşması için usulüne uygun yapılması gereken işlerdi. İşte formaliteler yerine getirildi, usulüne uygun hareket edildi ve şimdi, her biri kendi içerisinde ayrı hikayeler barındıran, bir tenis maçından çok daha fazla anlam içeren ve psikolojik etkenlerin de yoğun olarak hissedileceği, dört tane harika karşılaşma, bu formalitelerin sonucunda hak edildi. Daha önce sürpriz yok, beklenti var demiştim. Şimdi bu beklentilerin karşılanacağı yere geldik, haydi hayırlısı.

Kısacası tatmin edilmek istiyorum; hem de tıpkı başbakan gibi, tıpkı cumhurbaşkanı gibi, en kestirme olanından.

0 yorum: