23 Kasım 2011 Çarşamba

Son Düzlükte Olan-Biten


Yoğun iş hayatı tenis aşkımızı sekteye uğrattı resmen. Öğrencilik dönemimde sırf bazı maçları izleyebilmek için okula gitmediğimi, mütemadiyen bahar dönemi final zamanına denk gelen Roland Garros'u kaçırmamak için birçok kez rapor alıp, final mazeretine girmeyi göze alacak kadar gözü kara eylemlerde bulunduğumu hatırlarım. Fakat gel gelelim ki iş hayatı çok daha acımasız, ne o gözü karalık kalıyor insanda, ne de herhangi bir turnuvayı başından sonuna kadar takip etme fırsatı veriyor insana. Neyse ki Paris Masters bayram tatiline denk geldi, sezon sonu turnuvası da nispeten daha uygun saatlerde oynanıyor da, biz de bu sayede pasımızı üzerimizden atacak fırsatı bulabiliyoruz. Hey gidi öğrencilik hey!

Biz pasımızı attık diye sevinirken, tenisçilerin çoğu da Amerika Açık'tan sonra kepenkleri indirmiş gibi bir görüntü çizmekte. Djokovic sezonun yüzde 60'lık kısmında sanki intihar saldırısı yapmış ve tüm enerjisini o dönemde harcamış, maçlarda yüzünden düşen bin parça. Nadal zaten bu sezon boyunca ritmini hiç bulamamıştı, aynen öyle devam ediyor. Murray Asya turnuvalarında göz kırptığı sezon sonu turnuvasından, sakatlık nedeniyle çekildi. Soderling bir türlü iyileşemedi, Del Potro zaten sürünüyor, Tsonga bildiğin dengesiz. Böyle bir ortamda, kazandığın zaman tüm sezona imzanı attığın bir turnuva oynanıyor; artık oynanabildiği kadar.

Tabii bir de krizi fırsata çevirenler var. Nasıl ki bu dünyada zenginlik olduğu müddetçe yoksulluk da alabildiğine var olacaksa, teniste de bazıları sürünürken, bazıları parlayacak, bazılar eski günlerine selam çakacak, bazıları daha önce şamar oğlanı olduğu sezon sonu turnuvasında iddialı bir hale gelecek, bazıları hiç hak etmediği halde ilk sekize girecek, bazıları da tatildeyken turnuvaya dahil edilecek. Federer, Ferrer, Fish ve Tipsarevic, bu noktada verilebilecek güzel örnekler. Berdych, Nishikori, Isner ve Monfils de bu yokluk içerisinde iyi ekmek yediler, sezonun sonlarına doğru sıralamalarında güzel sıçramalara imza attılar.

Djokovic'i zorla oynatıyorlarken, Murray çekilmişken, Nadal bütün gayretlerine rağmen fazla bir şey yapamazken, Tsonga'dan bu istikrasızlığı ile bir cacık olmayacakken, bu isimleri bir çırpıda harcamakta sakınca yok diye düşünüyorum. Onların yerine şu dönemde daha fazla yer verilmeyi hak eden iki isim var kanımca; Federer ve Ferrer.

Federer'den başlayalım. Çok iyi servis atıyor ekselansları, şu anda ufak bir galibiyet serisi de oluşturdu kendi çapında. Bu akşamki Nadal maçında eskiye atıfta bulundu, ben bir zamanlar böyleydim dedi. Unutanlara duyurulur. Bu servis performansı ve seyirci desteğiyle, üstüne bir de karşısında kendisini zorlayacak pek bir isim görünmüyorken, final yolu açık. Hatta turnuvanın şu anda bir numaralı favorisi denilebilir. Onu bu haliyle izlemek gerçekten bir keyif, geçen sene de yapmıştı bu zamanlar aynısını, yine tekrarlıyor. Bu turnuvada üç maç daha oynayacak muhtemelen, eski Federer'den esintiler görmek isteyenler kaçırmasın; zira her zaman bulunmuyor kendileri bu performansta.

İkinci isim ise Ferrer; bir istikrar abidesi, adeta bir tenis işçisi. Kapasitesi sınırlı, ama yüreğiyle oynuyor derler ya hani iyi mücadele eden sporcular için, bu listeye birinci sıradan girer. He bir de fark ettiğim kadarıyla servislerini biraz iyileştirmiş, bunun da ödülünü alıyor fazlasıyla zaten. Şu an için performansı çok iyi. Fakat bu nefes Federer'e yeter mi bilmiyorum. Yine de geçen sene şamar oğlanına döndüğü bu turnuvada, yarı finalin altında bir derece almayacağı kesin. Müzmin beşinci Ferrer, bu turnuvanın ikinci en gözde ismi, tavsiye edilir.
 
Gönül isterdi ki sekiz ismin sekizine de değineyim. Ama gerçekten gerek yok. Diyorum ya, sanki zorla getirmişler beyefendileri. Berdych istekli, onun da hevesini Djokovic kırdı. Fish gayret ediyor, ama ben hala onun nasıl bu turnuvaya katılabildiğini anlamış değilim. Tsonga'ya baksan, canı istemedi mi asla oynamıyor, ne zaman canının isteyeceğini de ölsen bilemiyorsun. Yani böyle garip bir turnuva işte; bir tarafta yerlerde sürünenler, diğer tarafta da yeniden zirveyi hatırlayan Federer ve kariyerinde zirve yapmakta olan Ferrer. He bu arada unutmadan, Tipsy de katıldı şimdi aralarına. Tatilini bozdular çocuğun ama olsun, renk katar.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

maçları nerden izleyebiliriz?

MELİH dedi ki...

Bu memleket için acı bir soru bu. Maalesef turnuvayı Türkiye'de ulusal kanallardan hiçbiri vermiyor, üstüne üstlük Eurosport'ta vermiyor. Bu şartlar altında turnuva yabancı spor kanallarından veya internette yayın linki veren sitelerden takip edilebilir.

Adsız dedi ki...

süper bir yazı..sizin ve sizin gibi yazı yazabilenlerin yorumlarını daha çok okumak istiyoruz..o saçma tenis bloglarının içinde şu ana kadar okuduğum en düzgün yazı..teşekkürler,elinize sağlık :)

Photo Super Model Victoria's Secret dedi ki...

nice blog,thanks for informastion....

Free Game For PC dedi ki...

amazing blog...

softwarenewbie.com || free download software dedi ki...

good blog, i will bookmark your blog thanks u so much