22 Ekim 2013 Salı

En İyi Kadınlar Son Kez İstanbul'da



Süslenmişler püslenmişler, İstanbul'a gelmişler, ne de iyi etmişler.

İstanbul bu hatunlara son kez hoşgeldiniz derken, bize de bu eşsiz organizasyonun tadını çıkarmak kalıyor. Final günü biletleri çoktan tükenmiş, aferin İstanbul. Kalanları da sahipsiz bırakmamak lazım, dünyanın en iyi tenis oynayan sekiz kadını İstanbul'a gelmiş hanım, haydi bakalım.

Ağır Favori: Serena Williams

Plase: Victoria Azarenka

Sürpriz: Petra Kvitova (Serena'yı yenecekse bir tek bu hatun gününde olursa yener)

O değil de, şu Radwanska'nın bebeksi güzelliğini ve zarif duruşunu ne yapmalı, onu ben de bilmiyorum.

20 Ekim 2013 Pazar

Sharapova Yaramış Bebeğime


Vujacic'ten sonra ben şahsen yakıştıramamıştım Masha'ya. Lakin elalemin aşna fişna olaylarına karışabilme yetkimiz, maksimum yakıştırma düzeyinde olduğu için de haydi hayırlısı deyip geçtik zamanında. İç sesimiz iki üç aylık bir gönül eğlencesi demiş olsa da, şimdilik biz yanılmış gibi duruyoruz.

Dimitrov'un turnuvalardaki ciddiyetsiz tavırlarına bir süre tahammül ettikten sonra, artık onun için önceliğin teniste bir yerlere gelmek olmadığını düşünüyordum. Fakat bunun yerine amacı ne acaba diye sorduğumda da kendi kendime tutarlı bir cevap bulmak zordu. Derken namı-ı diğer baby Federer, bir erkeğin tenisten kazanabileceği en büyük ödülü aldığını bize Sharapova'yı koluna takarak gösterdi ki, biz de "sana o ciddiyetsiz tavırlar kurban olsun bebeğim" diyerek saygı duyduk Dimitrov'a.

Yeteneğine oranla yerlerde sürünen kariyerine bakınca, bu ilişkinin Dimitrov'a nasıl etkilerinin olacağı merak uyandırdı tabii. Dünyanın sayılı güzellerinden bir kadınla, zaten bir türlü düzen tutturulmamış aktif spor yaşamına devam ederken yaşanan birliktelik son darbeyi vuracak mıydı, yoksa vurdumduymaz ve rölantide geçen tenis kariyerine yeni bir ivme mi kazandıracaktı?

Derken biter dediğimiz ilişki bitmedi, hatta daha da ciddileşti. Federer'in bebeği, Masha'ya yüzüğü takmış, Masha da kasıla kasıla bu yüzükle pozlar vermeye başlamıştı. Tabii ki nişan yüzüğü değil, liselilerin kendi aralarında taktıkları yüzük gibi bir şey olsa gerek.


İlişki bitmediği gibi, üstüne bugün de ilk meyvesini verdi. Meyve diyince çocukları olmuş gibi oldu, yok öyle değil, ama Dimitrov'un artık nur topu gibi bir kupası var. Evet, artık onun hem bir Saharapova'sı, hem de bir ATP şampiyonluğu var. Potansiyeli olan oyuncuların başarılı olmalarını can-ı gönülden isteyen birisi olarak bunları hiç kıskanmadım, gerçekten bak.

Kariyerindeki ilk ATP şampiyonluğuna, bugün Stockholm'deki ATP 250 turnuvasında ulaştı Dimitrov. Ve sevinci de görülmeye değerdi doğrusu, çok istemiş çocuk. Bugün finalde David Ferrer'i yenerek (bu da ayrı bir başarı bana göre), hem daha önce 3 kez yenildiği Ferrer'e karşı ilk galibiyetini almış oldu, hem de daha önce hiç elde edemediği, bir kez kıyısından döndüğü (Brisbane 2013) bir başarıya ulaştı. Sharapova, beklenmeyen yan etkiyi gösterdi ve Dimitrov, bugün kariyeri açısından çok önemli bir şampiyonluk elde etti.


Ne diyelim, biz sevdik eller alsın, herkese Sharapova gibi güzel bir kadın nasip eylesin, herkese Sharapova gibi etkileyici bir kadın nasip eylesin, her kadın erkeğini Sharapova gibi etkilesin, herkes Saharapova'yı bir kez dünya gözüyle görsün, kimse Dimitrov'a haset etmesin, Dimitrov bu yolda aynen devam etsin.


5 Eylül 2013 Perşembe

Varsın Kurt Kocasın, Ama Ne Olur Maskara Olmasın





Büyümekle yaşlanmak aynı şey değil.

Mesela ben büyüdüm. Öğrencilik dönemimde takriben yaz okulu final dönemine denk gelen Amerika Açık'ı sınavları göz ardı edip sabahlara kadar kaçırmadan takip ederken, acımasız iş hayatının yazı kışı olmadığı için hakkını vererek izleyemiyorum bile. İşten gelip bir önceki gecenin maçlarının tekrarını izleyeyim derken bir bakıyorum yeni günün maçları başlamış, yeni günün maçlarını izleyeyim derken bir bakıyorum tekrar gece olmuş, gece bütün direncimle maçları izlemeye çalışırken bir bakıyorum yine ekran karşısında uyuya kalmışım, ve bu döngünün sonunda bir bakıyorum işe yine taksiyle gitmişim.

Büyümek böyle bir şey; hayatta keyif alarak yaptığın şeylerden feragat edip kendini para karşılığında birilerinin hizmetine sunma yaşına geldiğin zaman büyümüş oluyorsun demek ki.

Ama bir de yaşlanmak varmış.

Mesela Federer yaşlandı. Gözümüzün önünde genç yetenekti, gözümüzün önünde yıldız oldu, gözümüzün önünde tenisin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu oldu, ve şimdi gözümüzün önünde gidiyor. İyi bir gidiş şekli değil bu, iyi bir gidişat hiç değil.

İnsanlar benim yedinci sırada olmama üzülüyor, boşuna üzülmesinler, ben bu durumu hiç önemsemiyorum demiş ekselansları.

Üzülen insanlar yedinciliğe mi üzülüyorlar, yoksa bir efsanenin gözlerinin önünde çöküşüne tanıklık ettiklerine mi üzülüyorlar? İnsanlara acı veren şey yedincilik mi, yoksa bir toprakçıya sert kortta yenilmek mi? İnsanları ilgilendiren şey haftalık sıralamadaki yer mi, yoksa bir efsanenin artık geri gelmemek üzere gittiğini hissetmeleri mi?

Daha acısız bir son mümkün müydü acaba? Mesela 2012 Wimbledon zaferinden sonra, başladığım yerde, başladığım gibi bitiriyorum dese daha mı iyi olurdu sanki?

Ya da biz hayranları kendimize şöyle mi desek? Böyle bir adam daha kaç defa bu kortlara gelecek; ister yensin ister yenilsin, ister yedinci olsun ister yetmiş yedinci, ister Wimbledon'da ilk 100 dışındaki adamlara yenilsin, ister sert kortta bir toprakçıya kaybetsin.

Sen onu izlemene bak, o korttayken onu izlediğin her dakika, senin için bir daha yakalanamayacak bir fırsat. Şu anda en azından bir sonraki turnuvayı bekleyelim, belki orada kendini yeniden bulur deme şansın var, yakında bunu da diyemeyeceksin diye teselli mi etsek kendimizi acaba?

Ya da biz hiç büyümesek, o hiç yaşlanmasa. Biz yine tenis aşkıyla sınavlardan kalsak ama o da bandını takıp uzun saçlarını arkadan toplasa, biz yine finalleri kaçırsak ama o Wimbledon çimlerinde Sampras'ı sallarken insanlar da hayretle kimmiş bu çocuk dese, o bir efsane olurken biz de buna tanıklık etsek.

En iyisi biz hiç yaşlanmasak, o da tenisi hiç bırakmasa?







24 Şubat 2013 Pazar

Hani Soderling, Hani Nadal?


Fahri İkiler'in, "Soderling bu tie-break'i alırsa inanamıyorum sayın seyirciler Nadal elenecek" haykırışları hala kulağımda.

Özledim ikisini de vallahi!

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Bu Finalde Tarih Yazılacak

Evet,Wimbledon erkekler finalinden bahsediyoruz..Yarı finallerin ilk ayağında dünya bir numarasını 4 sette yenen rekor adam Roger Federer mi, yoksa 1938den bu yana Britanyalıların ilk finalisti olan Andy Murray mi kahraman olacak onu ise Pazar günü göreceğiz.


Merkez korttaki ilk maçta,oyunun büyük bir kısmında kusursuza yakın oynayan Fedex,Nole'yi yenerek gülen taraf oldu. İkilinin son 7 maçının 6sını kazanan Djokovic,bu skor avantajına rağmen bugun baştan sona maça inanmamış bir görüntü çizdi desek çok da yanlış olmaz. Federer'in backhand kanadında alışkın oldugumuz slicelar yerine çok daha agresif ve isabetli düz vuruşlar gördük bugün. Nole oyunu önceki maçlarda olduğu gibi oyunu Roger'in backhandine yıktı ancak bu sefer Ekselansları geri çizgide çok sağlam durdu ve sadece 10 basit hatayla maça noktayı koydu. Bugün Federer adına bir diğer olumlu gelişme adeta bir makine gibi tam ihtiyacı olan yerlerde bulduğu etkili servisleri oldu. 2.sette biraz sallansa da maçı 4 sette bitirmeyi bildi ve 1 yıldan fazla süreden sonra bir Grand Slam finaline çıktı.



İkinci maç Britanyalılar için çok daha heyecan vericiydi kuşkusuz. 38den beri hiç bir vatandaşlarının finale çıkamaması,buna en çok yaklaşan isim olan Murray'nin de karşısında hep Rafa'yı bulması onlar için büyük hayalkırıklığıydı. Ancak bu sene Rafa'nın erken elenmesinden sonra gözler direk Andy'e çevrildi. Daha 3.turdan itibaren İskoç rakedin bu hasrete bu sene bir son verebileceği konuşuluyordu. Nitekim Murray bunu başardı. Maçın başından sonuna kadar bütün merkez kortun desteğiyle ve Tsonga'nın da amaçsız ve savruk oyunuyla maçı 3-1 alarak tarih yazmaya biraz daha yaklaştı.

Murray Finale Doğru




Erkeklerde günün ikinci maçında merkez kortta Britanyalıların en büyük umudu Andy Murray ile İspanyol David Ferrer karşılaştı. Bu maçın yarıfinalde rakibini belirleyecek tablonun diğer çeyreğinde Nadal ın olmaması iki tenisçiyi, de heyecanlandırmıştı hiç kuşkusuz. İlk sette Ferrer set için servis kullanmanın avantajını kullanamayınca ibre Murray'e döndü diye düşünsek de Ferrer seti tiebreakte almayı başardı. İlk setin neredeyse karbon kopyasını izlediğimiz ikinci sette Ferrer gene set için servis kullanırken oyunu alamadı ve tiebreak e gidildi. İspanyol tenisçi burada da mini break avantajınu kullanamayınca Murray affetmedi ve setlerde durumu eşitledi. Uzun süren rallileriyle adeta bir Roland Garros maçı izlediğimiz diğer setleri alan Murray yarıfinalde Tsonga'nın rakibi oldu.

Cuma günü Fedex-Djoker günü

Wimbledon 2012 tek erkeklerde bugün çeyrek final günüydü. Merkez korttaki ilk maçta 3 numara ve 6 kez wimbledon şampiyonu Roger Federer adeta bir antreman havasında gecen maçta Mikhael Youzhny i 3-0la geçti. Böylece Federer in Wimby'de bu sene en kolay bitirdiği maç çeyrek final maçı oldu.Bunda Youzhny in daha önce 14 kez yenildiği Ekselansları ile bir Grand Slam çeyrek finalinde karşılaşmanın getirdiği stresi kaldıramamasının da etkisi büyük. Hatta bir ara Youzhny kraliyet locasında dönüp Andre Agassi'ye ''O'nu yenmek için ne yapabilirim ? '' diye sorması da bunun hoş bir örneği..Maçın skoruna bakıp akıllarda sıkıcı bir karşılaşmöa canlanabilir ama özellikle 2.setin ortalarından itibaren Federer'in ritim bulmasıyla çok sayıda epik puan izledik.



Tablonun üst kısmındaki diğer çeyrek final mücadelesi dünya 1 numarası  Novak Djokovic ile turnuvanın bu sneeki sürprizlerinden Alman Florian Mayer i karşı karşıya getirdi.Youzhny'nin aksine Mayer maça iyi başladı hatta servis kırarak öne de geçti ama hemen ardından servisini kırdırdı.Setteki,belki de maçtaki kırılma noktası ise ilk sette skor 4-4ken üstüste 3 servis kırma şansını değerlendiremeyip kendi oyununda da 40-15ten seti vermesi oldu. Bu kendi servisinizde Djokovic gibi bu sporun tepesinde birkaç adamdan birine yapabileceginiz bir hata değil..Maçın devamında Novak sonraki setleri de rahat aldı ve yarıfinalde Federer'in rakibi oldu.Bir anlamda erken final diyebileceğimiz bu maçta bakalım ekselansları Nole'yi yenip 1 numara hayaline biraz daha yaklaşabilecek mi ??

30 Haziran 2012 Cumartesi

Ekselansları Sarsıldı Ama Yıkılmadı

Wimbledon 2012 tek erkeklerde Rafa Nadal ın dünya 100 numarası Lukas Rosol a elenmesinden sonra dün bir diğer büyük sürpriz daha gerçekleşiyordu.Ekselansları Roger Federer ilk iki maçının tam aksi bir görüntü çizerken,büyük ihtimalle Rosoldan feyz alan fransız çim spesiyalisti Julien Benneteau ilk iki sette Federer'e adeta kök söktürdü. İkinci sette 3 set puanından yararlanamayıp 0-2 geri düşünce Fedex silkelendi.

Son 9 seneden gelen 7 final 2 çeyrek finalden sonra 3.turda elenme ihtimali,hele de olası bir finalde kendisini bekleyen Nadal yokken Roger'ı kendisine getirdi. Üstelik kariyerinde kıramadığı bir iki rekordan biri olan dünya bir numarasında en uzun süre kalma rekorunu turnuva sonunda egale etme şansı da elinden gidiyordu. 25 dkda kazanılan rahat 3.setten sonra Benneteau 'nun yasadıgı fiziksel problemlerin de yardımıyla,Federer kariyerinde 8.kez 0-2 den geri gelip maç kazandı ve 4.tura yükseldi.

Roger dün maçını kazanarak bir anlamda tarihi tekerrür ettirdi.  2009 Roland Garros'da Nadal Soderling' e 4.turda elendikten 1 gün sonra, Federer 0-2den geri gelip maçını kazanarak sonrasında şampiyonluğa kadar yürümüştü.Bakalım aynı şeyi Wimby'de de yapabilecek mi ?

19 Mart 2012 Pazartesi

Ekselanslari geri mi donüyor ??




Indian wells 2012 deki oyunlariyla djokovic nadal ve federer hakkinda sayfalarca yazi yazilabilir belki ama en epiğinin federerinki olacagina suphe yok.

Djokovicten baslarsak,olaganustu ve insanlikdisi gecen bi 2011 in ardindan 2012 ye konsantre olmak yeterince zor,kusku yok. Ama Nole'nin konsantrasyon eksikligi grand slam ve olimpiyat harici tum turnuvalarda devam edecek gibi duruyor. Zira yilin başında gelen avusturalya aciktaki sampiyonluktan sonra oyununda bir dusus olduğu aşikar. Tabi ki 2011 deki oyununu her macta bekleyemeyiz ama bu sene novak in aklinda olimpiyat altini ve kariyer grand slami icin roland garros olduğu zaten herkes tarafindan soyleniyor.


Nadal a gelirsek,geçen seneki Nole dominasyonuna 2012 de bir de eski günlerine takdire şayan bir geri dönüş yapan Roger var. Bu sene bu üçlü içinde işi en zor olan Rafa gibi duruyor. Bir de buna gecen yılki Roland Garros'tan beri ,yani 10 ay oluyor,turnuva kazanamadigini eklersek rafanin turdaki mental olarak en saglam oyunculardan biri olmasina ragmen zorlanması normal.


Gelelim Fed-ex'e. Geçen sezon, her ne kadar world tour şampiyonu olarak kapatnsa da,roger standartlarinda bir oyuncu icin hic kolay bi sene olmadi. Finallerin adinin tamamen degismesi,3 numaradan kurtulamamak ve 2003 wimbledondan beri ilk defa bir seneyi grand slamsiz kapatmak Federer icin ardi ardina geldi. Hep en buyuk basariyi hedeflerken birden turnuvalarda favori olarak adinizin bile gosterilmemesi cok yikici bir sey olsa gerek. Ama ekselansları kendi tenis tarihine yakisani yapti ve muhteşem bir geri donusle daha 2012 nin 3. ayindayken 3 sampiyonluk kazandi. En sonuncusunun yarifinalde gelen ustun nadal galibiyetiyle daha da guvenini pekiştirdiğini soylersek yanlis olmaz. Üstelik arada uzun bi suredir bu kadar az puan farki olmamisti.

Bundan sonra Federer ayni formda kalabilirse bu sene Nole- Roger senesi olacak gibi duruyor.

31 Ocak 2012 Salı

Avustralya Açık 2012 Şampiyonları



Men's Singles
Novak Djokovic def. Rafael Nadal 5-7 6-4 6-2 6-7(5) 7-5

Women's Singles
Victoria Azarenka def. Maria Sharapova 6-3 6-0

Men's Doubles
Paes / Stepanek def. Bryan / Bryan 7-6(1) 6-2

Women's Doubles
Kuznetsova / Zvonareva def. Errani / Vinci 5-7 6-4 6-3

Mixed Doubles
Mattek-Sands / Tecau def. Vesnina / Paes 6-3 5-7 10-3

Junior Boys'
Luke Saville def. Filip Peliwo 6-3 5-7 6-4

Junior Girls'
Taylor Townsend def. Yulia Putintseva 6-1 3-6 6-3