31 Ekim 2011 Pazartesi

WTA Champs 2011'in ardından


WTA'in en büyük organizasyonlarından biri olan sezon sonu şampiyonasını canlı izlemek bir yana organizasyonun bu denli başarılı olması beni çok çok mutlu etti.

Sinan Erdem'deki seyirci ortalamaları inanılmaz. 6 günde toplam 70.824 kişi izlerken, günlük ortalama 11.804 kişiydi. Sanırım Doha'yı toplamda 3-4e katlamışızdır. Tabii asıl önemli olan seyircinin niceliğinden çok niteliğiydi, İstanbul seyircisi resmen sınıf atladı.

Ben açıkçası yıllardır satellite, challenger demeden yerinde turnuvaları takip etmiş biri olarak bu kadar kaliteli bir seyirci kitlesiyle karşılaşacağımı düşünmemiştim. Tepkiler genelde yerinde ve iki tarafıda destekler nitelikteydi. Haftanın geneline baktığımızda benim gözlemlediğim kadarıyla seyircimiz Sam ve Kvitova'yı çok sevdi. Ama hiç bir maçta da öbür tarafa haksızlık yapmadı. Tenis kültürü adına en sevindirici olay buydu bana kalırsa çünkü bizim spor anlayışımızda ağır bir taraf tutma sevdası var. Her nasılsa korta yansımadı hiç gerçekten bu hafta beni en mutlu eden şeylerden biri buydu.


İstanbul Cup 2007'in Masha'lı, Venus'lü, Lena D'li efsane ana tablosundan sonra bu hafta da gördük ki Türk seyircisi üst düzey turnuva izlemek istiyor. Umarım bu turnuva ve önümüzdeki iki sene bazı şeylerin başlangıcı olur. Türkiye Tenis Federasyonu böylesine büyük bir organizasyonun altından -uygun fiyat politikası ve yeterli tanıtımla- başarılıyla kalktı. Zaten Başkan Ayda Uluç'un yüz ifadesi de bu gururu hafta boyunca yansıttı.

WTA ve ITF organizasyondan hayli memnun kaldıklarını her fırsatta dile getirdi zaten. Artık yapılması gereken ufak tefek aksaklıkların giderilip seneye daha da başarılı bir organizasyonun yapılması.

Haftanın Şampiyonları


WTA'de haftayı sezon sonu şampiyonasıyla geçirirken ATP'de oynanan iki turnuvanın şampiyonları Jo-Wilfried Tsonga ve Marin Cilic oldu.

Viyana'da sezonun ikinci kupasına ulaşan Tsonga, World Tour Finals için de 7. sıraya yükselerek büyük avantaj sağladı.

St.Petersburg'da ise şampiyon son haftaların formda ismi Tipsarevic'i yenen Cilic oldu. Tipsy kazansaydı 9 numaraya yükselicekti. Gerçi Fish'le aralarında baya bir puan farkı var ama hala bir şansı var.

30 Ekim 2011 Pazar

İstanbul'un Sultanı Petra Kvitova


WTA Champs 2011'in şampiyonu Victoria Azarenka'yı 2 saat 28 dakika sonunda 7-5 4-6 6-3'lük üç setle deviren Petra Kvitova oldu.

Fazla söze gerek yok aslında, Petra ilk sette 5-0'ı yakaladıktan sonra resmen durdu. Kötü gününde hiç çekilmeyen, hata üstüne hata yapan haline döndü bir anda. Seti koparacak herhalde Vika diye beklerken 11. ve 12. oyunda gösterdiği dirençle seti bitirmeyi başardı.

Seti kaybeden dağılır diye düşünüyordum ama Vika dağılmadı, bir o tarafa bir bu tarafa dönen seti 6-4'le hanesine yazdırıp maçı final setine taşımayı başardı.

Final setinde yine ilk setin başında olduğu gibi Kvitova üstüste oyunlarla üstünlüğü sağladı ve maç sonuna kadar korumayı başardı.

Arada çok abuk sabuk hatalar izlesek de finale yakışır bir mücadele ortaya kondu. 13binin üzerindeki tenis sever de salondan keyifle ayrıldı. Turnuvanın şampiyonu Kvitova oldu ama gerçek şampiyon 11bin küsür günlük ortalama sağlayan İstanbul seyircisi oldu. Zaten kupa seremonisinde de memnuniyetlerine dile getirmekten çekinmediler.

28 Ekim 2011 Cuma

Vera ve Sam ikinci yarı finalistler oldu



İkinci yarı finalistlerin belli olduğu WTA Champs İstanbul'un 4. gününde Vika, Sam ve Bartoli kazanan isimlerdi.

Kazananın yarı finale yükseleceği günün ilk maçında Stosur, Li'ye göz açtırmadı, baştan sona ezici bir üstünlük kurduğunu söylemek gerekiyor. İkinci maçta çalışmayan forehand bu kez çok iyiydi.

İkinci maçta ise Radwanska'nın 1 set alması yarı finale yükselmesi demek oluyordu ama iki sette de yakaladığı şansları kullanamadı. İlk set 5-1 öndeyken bir şekilde kaybetmeyi başardı. İkinci setin uzun süren kritik 7. oyununda üstüste servis kırma şanslarını kullanamayınca yarı finalin kıyısından dönmüş oldu.

Günün son maçında ise Masha'nın yerine giren Bartoli, Vika'yı 3 sette geçmeyi başardı. Açıkçası Bartoli'den hiç hazetmediğim için izlemeden çıktım salondan..

Yarı final eşleşmeleri de Vika - Vera ve Petra - Sam şeklinde oluştu. Yarın güzel bir gün olacak ;)

Round Robin - Red Group
Petra Kvitova def. Agnieszka Radwanska 7-6(4) 6-3

Round Robin - White Group
Marion Bartoli def. Victoria Azarenka 5-7 6-4 6-4
Samantha Stosur def. Li Na 6-1 6-0

27 Ekim 2011 Perşembe

İlk yarı finalistler belli oldu


Turnuvada üçüncü günü de geride bıraktık. Petra ve Vika yarı finale yükselmeyi garantiledi. Dün yazamadık ama Masha, Li'ye yenilince turnuvadan çekildi. Yarın yerine Bartoli oynayacak. Tabii henüz yarı finalde eşleşmeyecekleri belli değil ama Vika - Petra finali ufukta görünüyor. Güzel olur bence..

Round Robin - Red Group
Petra Kvitova def. Caroline Wozniacki 6-4 6-2
Agnieszka Radwanska def. Vera Zvonareva 1-6 6-2 7-5

Round Robin - White Group
Victoria Azarenka def. Li Na 6-2 6-2


Round Robin - Red Group
Vera Zvonareva def. Caroline Wozniacki 6-2 4-6 6-3

Round Robin - White Group
Li Na def. Maria Sharapova 7-6(4) 6-4
Victoria Azarenka def. Samantha Stosur  6-2 6-2

26 Ekim 2011 Çarşamba

İlk günün kazananları


WTA Champs'ın ilk gününde Sinan Erdem'de hoş bir hava vardı. Hafta içi olmasına rağmen epey doluydu zaten sonradan resmi rakamlar 10binin üzerinde izleyi olduğunu gösterdi. Haftasonu çok daha kalabalık olacaktır.

Açılış seremonisi sönük geçti. Korta yansıtılan görsel şov gayet güzeldi ama 5 dakika sürdüğü için 4 kere falan arka arkaya verdiler, saçmaydı. Ya uzun tutsalardı ya da başka bir şov yapsalardı ne biliyim..

Maçları zaten hem Ntvspor'dan hem de Eurosport'tan izleyebiliyorsunuz o yüzden fazla yorum yapmaya gerek yok diye düşünüyorum. Caro'nun maçı çok sıkıcıydı, resmen bunalttı bizi, zaten 5-4 40-0'dan seti verdiğinde maçın gidişatı belli olmuştu.

Petra'da fazla iyi oynadı, Vera karşılık veremedi. Masha'da ilk sette komik bir oyun ortaya koyduktan sonra toparladı ikinci sette ama yine de ritim tutturamadı. Bir aya yakındır oynamıyor normaldir diye düşünüyorum.

Round Robin - Red Group
Caroline Wozniacki def. Agnieszka Radwanska 5-7 6-2 6-4
Petra Kvitova def. Vera Zvonareva 6-2 6-4

Round Robin - White Group
Samantha Stosur def. Maria Sharapova 6-1 7-5

24 Ekim 2011 Pazartesi

Elite 8 Çekimleri


Azarenka zaten yoktu da Zvonareva'nın tek çekimini bulamadım. Kıyafetleri çok beğendiğimi söyleyemicem. Özellikle Caro'yla Masha'nınki hayal kırıklığı oldu. Bana göre en iyisi Petra'yla Na Li olmuş.

WTA Champs Grupları


Bayrağımızdan esinlenerek oluşturulan kırmızı ve beyaz grupların kura çekimi dün yapıldı. Buna göre kırmızı grupta Wozniacki, Kvitova, Zvonareva ve Radwanska yer alırken; Beyaz grupta Sharapova, Azarenka, Li ve Stosur yer aldı.

Kısaca oyuncuların 2011 yılına göz atalım;

Caroline Wozniacki
2011 Şampiyonlukları: Dubai, Indian Wells, Charleston, Brussels, Copenhagen, New Haven
2011 En iyi GS Derecesi: Avustralya Açık & Amerika Açık'da yarı final

Petra Kvitova
2011 Şampiyonlukları: Brisbane, Paris [Indoors], Madrid, Wimbledon, Linz
2011 En iyi GS Derecesi: Wimbledon şampiyonluğu

Vera Zvonareva
2011 Şampiyonlukları: Doha, Baku
2011 En iyi GS Derecesi: Avustralya Açık yarı final

Agnieszka Radwanska
2011 Şampiyonlukları: Carlsbad, Tokyo, Beijing
2011 En iyi GS Derecesi: Avustralya Açık çeyrek final


Maria Sharapova
2011 Şampiyonlukları: Rome, Cincinnati
2011 En iyi GS Derecesi: Wimbledon finali


Victoria Azarenka
2011 Şampiyonlukları: Miami, Marbella, Luxembourg
2011 En iyi GS Derecesi: Wimbledon yarı final

Na Li 
2011 Şampiyonlukları: Sydney, French Open
2011 En iyi GS Derecesi: Fransa Açık şampiyonluğu


Samantha Stosur
2011 Şampiyonlukları: US Open
2011 En iyi GS Derecesi: Amerika Açık şampiyonluğu

Haftanın Şampiyonları


Dört turnuvalı haftanın şampiyonları Gael Monfils, Janko Tipsarevic, Dominika Cibulkova ve Victoria Azarenka oldu.

WTA'de normal sezon Lüksemburg ve Moskova'da oynanan turnuvalarla sona erdi. Artık gözler İstanbul ve Bali'de oynanacak sezon sonu turnuvalarında.

Vika kariyerinin 8. kupasına ulaşıp İstanbul öncesi iyi sinyaller verirken Cibulkova'da kariyerinin ilk şampiyonluğuna ulaşmayı başardı. ATP'de ise Monfils sezonun ilk şampiyonluğuna ulaşırken, All Serbian Final'da gülen taraf Tipsarevic oldu.

21 Ekim 2011 Cuma

8. isim Radwanska


Önümüzdeki hafta Sinan Erdem de başlayacak olan BNP Paribas WTA sezon sonu şampiyonasına katılan 8. ve son isim Polonyalı Agniezska Radwanska oldu. Agni Safarovaya yenilince acaba son bileti Bartoli mi alacak diye düşünürken,Rusya'dan gelen Marion 'un çekilme haberiyle Polonyalı rahat bi nefes aldı. Daha önce İstanbul'a gelmeyi garantileyen 7 isim Caro Masha Vera Li Sam Petra ve Vicka olmuştu.

20 Ekim 2011 Perşembe

Bartoli'nin İstanbul inadı


Ben ne zaman imkansız ya da imkansıza yakın desem gerçekleşiyor efenim. Bartoli için İstanbul şansı yok dedik, hatun azmetti geliyor.

Dün Radwanska, Safarova'ya kaybedince gözler doğal olarak Bartoli'ye çevrildi. İstanbul bileti için turnuvayı kazanması gerekiyor. Bugün Pervak'a 2 oyun bırakarak çeyrek finale yükseldi. Şimdi rakip Vesnina. Ama tabii yarı finalde Zvonareva bekliyor olacak büyük ihtimalle.

Radwanska'da Vera'nın kıyağını bekler durumda..

19 Ekim 2011 Çarşamba

Ayran güzeli Masha


Geçtiğimiz hafta bugün İstanbul'a geldiğini facebook'tan duyuran Masha, türk yemeklerini ve ayran makinesini çok sevmiş =)

Sakatlık durumu da iyi gözüküyor, umarım bir aksilik olmaz da izleyebiliriz.

Haftanın Şampiyonları


Üç turnuvalı haftanın şampiyonları Andy Murray, Petra Kvitova ve Marion Bartoli oldu.

Andy Murray sonunda muradına erdi. Bütün sezon yatıp Asian streak yapan Andy, Federer'i numaradaki koltuğundan indirmeyi başardı. Kendisini tebrik ediyoruz, azmetti hakkaten, keşke şu performansı sezonun geneline yayabilse. Ferrer'de Masters'lardaki şerefli ikinciliklerine devam ediyor.

Rüya Wimbledon şampiyonluğundan sonra sesi soluğu kesilen Petra Kvitova'da sezonun 5. kupasını Linz'de kaldırmayı başardı. Bu haftayı evinde geçirip cumartesi İstanbul'a geliyormuş, hadi bakalım..

Osaka'da ise Marion Bartoli şampiyonluğu kazanıp İstanbul hayallerini canlı tutmayı başardı. Tabii neredeyse imkansızı arıyor bu hafta. Radwanska bu akşam Safarova'ya karşı oynayacağı maçı kazanırsa 8.lik garanti. Yok kaybederse, Bartoli'nin turnuvayı kazanması gerekiyor. Çooooook zor iş..

ATP Shangai Masters
Andy Murray def. David Ferrer 7-5 6-4

WTA Linz
Petra Kvitova def. Dominika Cibulkova 6-4 6-1

WTA Osaka
Marion Bartoli def. Samantha Stosur 6-3 6-1

15 Ekim 2011 Cumartesi

Novak Djokovic - Hayalini Yaşamak


2011 sezonunu zirvede bitirmeyi garantileyen Djoko’nun bir röportajını koymadan bu yılı bitirmek olmazdı. Sonunda aradığım röportajı Australian Tennis dergisinde buldum. Matt Thompson imzasıyla yayınlanan röportajı, Australian Tennis dergisinin kullandığı formata uygun olarak çevirdim. Karşınızda 2011 yılının bir numarası Novak Djokoviç.

Davis Kupası sonsuza dek benimle yaşayacak… 

Geçtiğimiz birkaç ay kariyerimin en iyi dönemiydi. Geçtiğimiz yılın sonunda Davis Kupası'nı kazanmak kariyerimin en önemli anlarından biriydi. Davis Kupası çok özel; çünkü bu bir takım turnuvası ve kazandığınız zaman takımınız ve ülkeniz için kazanmış oluyorsunuz. Sadece birkaç milyonluk bir ülke için bu sadece tenis anlamında değil, spor anlamında da inanılmaz bir başarı. Belgrad’da 20000 seyircinin önünde bir şeyler kazanmak gerçekten özeldi ve bu benimle sonsuza dek yaşayacak.

Belgrad’da insanları omuzlarında tenis raketleri taşırlarken görmek harika… 

Sırbistan son birkaç yılda tenis çılgınına döndü. Benim ve Ana Ivanovic ile Jelena Jankovic gibi kadınların başarıları sayesinde bir anda bütün ülke tenis oynamak ister hale geldi. Belgrad’da insanları omuzlarında tenis raketleri taşırken görmek harika. Eskiden böyle bir şey göremezdiniz. Ve artık mayıs ayında bir tenis turnuvaları (Sırbistan Açık) da var, yani artık tenis maçlarını televizyon yerine canlı izlemenin keyfine varabilirler. Bu Sırbistan’da tenisin gelişmesi için önemli, onlara canlı tenis vermelisiniz. Davis Kupası’nda taraftarların tenisi ne kadar çok sevdiklerini gördünüz.

NATO bizi her gece bombalıyordu, hiçbir şey olmaması için dua ederdim… 

Ülkem son 20 yıl içinde zorlu zamanlar yaşadı. NATO bombalamaları olduğu gecelerde uyanıp annemin yüzündeki ifadeyi görüşümü hatırlıyorum. Bize hiçbir şey olmaması dua ederdim; ama bizi her gece bombalarlardı ve bu her zaman hafızamda kalacak. 13 yaşımdan sonra Sırbistan’da çok az vakit geçirdim; çünkü bu tenisim ve eğitimim için en iyisiydi. Almanya’da bir tenis akademisine yazıldım ve görebileceğim en iyi koçlar tarafından yetiştirilirken eğitimimi de tamamladım. Bu açılardan oldukça şanslıydım. Hep en iyi koçların ve öğretmenlerin desteğini aldım ve eğer Belgrad’da kalaydım bu fırsatlara sahip olamazdım. Sırbistan çok zor zamanlar geçirdi; ama şimdilerde ülke gelişim göstermeye başladı. Davis Kupası gibi başarılar kazanmak harika; çünkü bu herkesi mutlu kılıyor.

Konsantrasyon bir sporcunun hazırlığının önemli bir parçasıdır ve ben bunu Monte Carlo’da sağlıyorum…


Monte Carlo’da yaşıyorum; çünkü rahatlatıcı ve sessiz bir yerde olabilmek tenisim için çok daha iyi. Sırbistan’ı seviyorum, Belgrad’dan uzak olduğum zamanlarda arkadaşlarım, ailem ve yemekler gibi pek çok şeyi özlüyorum; ama benim orada yaşamam imkansız. Taraftarlar tenise bayılıyor; ama orada kendime ayıracak bir dakika bile bulamazdım. Monte Carlo benim için kusursuz; çünkü antrenman yaparken çok iyi odaklanabilmeniz gerekiyor. Konsantrasyon bir sporcunun hazırlığının önemli bir parçasıdır ve ben bunu ancak Monte Carlo gibi bir yerde sağlayabilirim. Mantıklı olan Sırbistan’da yaşamayı tercih etmem olurdu; ama şu anda bu mümkün değil. Gelecekte ise, kim bilir?

Kariyerimin en iyi tenisini oynarken Grand Slam kazanma beklentisi ve baskısı ile uğraşıyordum… 

Avustralya Açık’ı yeniden kazanmak benim kariyerimde büyük bir andı; çünkü ikinci Grand Slam şampiyonluğumdu ve bu 2008’de kazandığım başarının tek seferlik olmadığı anlamına geliyordu. Avustralya Açık’ı ilk kazanışımın ardından çok rahat ve kaygısız şekilde oyuyordum. Topa çok temiz vuruyordum ve kariyerimin en iyi tenisini oynuyordum. Hemen sonrasında ise bir Grand Slam kazandıktan sonra gelen baskı ve beklentilerle uğraşmak zorunda kaldım. Zor anlar yaşadım ama sonunda baskıyla nasıl baş etmem gerektiğini öğrendim. Geçtiğimiz yıl Amerika Açık’ta finale kaldım ve sonrasında Avustralya’da bir Grand Slam daha kazanmak harika bir duyguydu. Hem kort içinde hem de kort dışında eğlenmeyi seviyorum… Oldukça büyük bir takımım var; ama benim için birlikte eğlenebileceğim ve yanımda olmalarından keyif aldığım insanlarla birlikte olmak önemli. Hem kort içinde hem de kort dışında eğlenmeyi seviyorum. Tenis oldukça zihinsel bir oyun ve oyuncuların pek çoğu sıkı çalışıyor ve idman yapıyorlar, yani ortada çok büyük bir fark yok. Benim için gerçekten önemli olan ise zihinsel olarak zinde kalmak ve bu etrafınızda sizi önemseyen insanlar varsa mümkün.

Andy Murray ile birlikte büyüdük…


Andy Murray ile Avustralya’da oldukça fazla zaman geçirdim. Sık sık birlikte antrenman yaptık; çünkü ikimizde Hopman Kupası’nda oynamak için Perth’deydik. İyi anlaştık ve birbirimize karşı pek çok kez futbol da oynadık. Sırbistan’a karşı diğer dünya ülkeleri maçı yaptık ve kaybettik, tabi bu durumdan pek de hoşnut olmadım! Sanırım Perth’de yeniden biraz bağlantı kurduk. Belki son yıllarda birlikte çok fazla zaman geçirmedik; ama birbirimizi 10 yaşından beri tanıyoruz. Aynı junior turnuvalarında oynayarak büyüdük ve ilk 10 içine de aynı zamanlarda girdik. Bu nedenle her zaman iyi arkadaşız ve Avustralya’da birlikte vakit geçirmek harikaydı. Melbourne’de finalde geçmem gereken kişinin Andy olması talihsizlikti.

Turda her hafta aynı kişileri gördüğünüzde birlikte konuşup gülüyorsunuz… 

John McEnroe zirvedeki bütün oyuncuların iyi anlaşıyor göründüklerini ve bunu garipsediğini söylemişti; ama benim için bu tamamen normal. Tenis bireysel bir spor ve bazı açılardan çok yalnız olabiliyor çünkü korta çıktığınızda tek başınasınız. Yani turda her hafta aynı kişileri gördüğünüzde birlikte konuşup gülmeniz oldukça doğal. Aramızda ciddi bir saygı var; çünkü hepimiz profesyonel oyuncularız. Bazı oyuncular birbirleriyle daha iyi anlaşıyorlar, İspanyollar ve Güney Amerikalılar dilden ötürü genelde birlikte takılıyorlar ama genel olarak herkes arkadaşça davranıyor. Çok arkadaşça davranamazsınız; sonuçta birbirimizle rekabet ediyoruz; ama herhangi bir rekabet varsa bunu korta saklamayı tercih ediyoruz ve bunun da böyle olması gerekiyor.

Jelena Gencic bana Monica Seles’ten bu yana gördüğü en yetenekli oyuncu olduğumu söylemişti…



Kariyerimde dönüp geriye baktığımda, ailem ve arkadaşlarım gibi teşekkür etmem gereken çok insan var; ama özel olarak Jelena Gencic’e teşekkür etmem gerek; çünkü o benim potansiyelimi fark eden ilk koçtu. Aslında, Jelena Gencic bana Monica Seles’ten bu yana gördüğü en yetenekli oyuncu olduğumu söylemişti, ki büyük bir iltifat. Jelena üzerimde büyük bir etki bıraktı; çünkü o Sırp sporu için bir efsane ve pek çok insan onun koçluk yetenekleri ve tecrübelerinden faydalandı. Bugün Sırp tenisine baktığınızda inanılmaz derecede fazla yetenek görüyorsunuz. İlk yüzde 3 erkek var ve kadınlarda da durum böyle. Bunda Jelena Gancic ve Monica Seles önemli bir rol oynadılar ve bugün Sırp tenisi başarılarıyla gurur duyabilir.

İki erkek kardeşim için işler kolay olmayacak; çünkü hep benimle karşılaştırılacaklar…

İki kardeşim de çok yetenekli ve umarım benim ayak izlerimi takip ederler. Marko henüz 19 yaşına bastı ve onunla birkaç sefer çiftler maçı yaptım ki bu benim için her zaman büyük bir ayrıcalık. Kardeşinle birlikte oynayabilmek büyük keyif ve umarım gelecekte bunu sıklıkla yaparız. Marko sakatlıklarla boğuştu; ama eğer bu sorunları aşabilirse iyi bir kariyer yapabilir. İki erkek kardeşim için işler kolay olmayacak; çünkü hep benimle karşılaştırılacaklar. Ama bunun iyi yanları da var: Onlara yardım ediyorum ve bazı tavsiyelerde bulunuyorum. Dorde henüz 15 yaşında ve o da çok yetenekli; ama üzerinde baskı oluşturmak istemem; çünkü bu adil olmaz. Marko gibi o da sakatlıklarla uğraştı; ama eminim o da bu zorlu dönemi aştıktan sonra profesyonel olup turda para kazanmaya başlayabilir. Turda üç kardeş olarak yer almak harika olur, bunun daha önce yaşanmadığını sanıyorum. Ailem üçümüzle de gurur duyuyor ve aynı zamanda çok da meşguller; çünkü tenis oynayan üç çocuğa sahip olmak üstünden gelmesi zor bir iş.

12 Ekim 2011 Çarşamba

Bepa'nın ESPN "The Body" Pozu


Serena Williams ve Estheer Vergeer'den sonra bu sene de Vera Zvonareva ESPN'in "The Body" sayısına kapak olmuş.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Haftanın Şampiyonları


ATP ve WTA'de Asya turu devam ediyor, 3 turnuvalı haftanın şampiyonları Andy Murray, Tomas Berdych ve Agnieszka Radwanska oldu.

Bu haftaki 3 şampiyonda hedeflediklerine ulaşmak adına birer adım daha yaklaştı. Tabii içlerinde en kayda değer olanı Radwanska'dan geldi. Geçen haftaki şampiyonluğunun ardından İstanbul şansı zor demiştim ama bu hafta oynayacağı çeyrek final yeterli hale geldi. Resmen azmetti hatun.

Andy'nin de galibiyet serisi 22 maçta 21'e yükseldi. Onu kazanırken görmek harika ama Nadal'a karşı değil. Sezon sonu için hedeflediği 3 numara böyle giderse hayal değil. Yalnız Rafa'nın bu seneki şanlı ikincilikleri benim canımı sıkıyor. Kaç oldu sayamadım..

Bir diğer azmeden de Berdych oldu. 29 aylık şampiyonluk hasretine son verirken 7 numaraya yükselip London biletinin ucundan tuttu.

ATP Tokyo
Andy Murray def. Rafael Nadal 3-6 6-2 6-0

ATP Beijing
Tomas Berdych def. Marin Cilic 3-6 6-4 6-1

WTA Beijing
Agnieszka Radwanska def. Andrea Petkovic 7-5 0-6 6-4

9 Ekim 2011 Pazar

Marsel, Shangai Masters Ana Tablo'da

Marsel İlhan eleme tablosunda kazandığı iki maçla Shangai Masters ana tablosuna adını yazdırmayı başardı.

İlk eleme turunda Marinko Matosevic'i 6-3 6-0'la geçen Marsel, ikinci turda İzmir'de de mağlup ettiği Flavio Cipolla'yı 6-2 6-1'le geçip ana tabloya yükselmeyi başardı.

Marsel'in ilk turdaki rakibi ise Bulgarların genç yeteneği Grigor Dimitrov oldu. Bu sene Cincinnati'de karşılaşan ikiliden galip çıkan 2 sette Dimitrov olmuştu.

Bu arada ilginç bir notta Marsel'in eleme istatistikleri oldu. Bu sezon tam 7 turnuvada elemeden geçip ana tabloya adını yazdırmayı bildi Marsel. Bu alandaki tek rakibi ise yine 7 kezle Cipolla.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Haftanın Şampiyonları


Ben bu hafta yazdım zannediyordum, meğerse atlamışız, neyse çok geç olmadan geçen haftanın şampiyonlarından bahsedelim. 3 turnuvalı haftada Agnieszka Radwanska, Andy Murray ve Janko Tipsarevic ipi göğüsleyen isimler oldu.

Bangkok'da sezonun 3. şampiyonluğuna ulaşan Andy'den çok konuşmamız gereken isim finalist Donald Young. Yaptığı çıkış ve Amerika Açık performansından sonra devamı gelir mi gelmez mi diye konuşulurken o aynen devam ediyor. Finalde çaresiz kaldı ama olsun, top50'ye girdi artık.

Sırbistan'ın bu hafta öncesi 3 numarası olan Tipsy, kariyerinin ilk şampiyonluğunu 5. seferde kazanıp 2 numaraya yükseldi. İlk 20'de olup şampiyon olamayan tek isimdi, bu da geride kalmış oldu.

Kariyerinin 6. şampiyonluğuna ulaşan Radwanska da bu hafta izlediğim iki maça göre çok çok iyiydi. Carlsbad'dan sonra burada da finalde Vera'yı geçmeyi başardı. İstanbul şansı devam ediyor ama zor tabii.

ATP Bangkok
Andy Murray def. Donald Young 6-2 6-0

ATP Kuala Lumpur
Janko Tipsarevic def. Marcos Baghdatis 6-4 7-5

WTA Tokyo
Agnieszka Radwanska def. Vera Zvonareva 6-3 6-2

2 Ekim 2011 Pazar

Marsel, Pekin Ana Tablo'da / Lopez'e kaybettik

Marsel, Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen 500'lük turnuvada iki eleme maçını da kazanarak ana tabloya yükselmeyi başardı.

İlk eleme turunda Çinli He Feng'i 6-1 6-0, ikinci maç da Florent Serra'yı 7-6(7) 6-2'yle geçti. Yalnız ilk ana tablo ilk turunda Feliciano Lopez'in rakibi olmak pek de iyi olmadı.

Gerçi açıkçası elemeden gelen diğer isimlerin kurasına bakıyorum hiç biri tercih edilecek gibi değil; Lopez, Robredo, Dolgopolov ve Florian Mayer. Hepsi de gözüme zor gözüktü.

Edit: Bu sabah oynanan maçta Lopez, Marsel'i 6-2 7-6(6)'yla geçmeyi bildi. Marsel ikinci set tie break'in de bir set puanı kaçırdı.