31 Ocak 2012 Salı

Avustralya Açık 2012 Şampiyonları



Men's Singles
Novak Djokovic def. Rafael Nadal 5-7 6-4 6-2 6-7(5) 7-5

Women's Singles
Victoria Azarenka def. Maria Sharapova 6-3 6-0

Men's Doubles
Paes / Stepanek def. Bryan / Bryan 7-6(1) 6-2

Women's Doubles
Kuznetsova / Zvonareva def. Errani / Vinci 5-7 6-4 6-3

Mixed Doubles
Mattek-Sands / Tecau def. Vesnina / Paes 6-3 5-7 10-3

Junior Boys'
Luke Saville def. Filip Peliwo 6-3 5-7 6-4

Junior Girls'
Taylor Townsend def. Yulia Putintseva 6-1 3-6 6-3

29 Ocak 2012 Pazar

Durdurulamayan Adam: Novak Djokovic


2012 Avustralya Açık erkekler şampiyonu, turnuva tarihinin en uzun finalinde Rafael Nadal'ı 5-7 6-4 6-2 6-7(5) 7-5'lik beş sonunda deviren Novak Djokovic oldu.

Ne denir bilmiyorum, seremonide iki tenisçiye de sandalye verilmesi maçı özetler nitelikteydi.

Maça iki rakette tutuk başladı. Özellikle Novak set boyunca rölantide oynayıp sanki gücünü saklıyormuş gibi bir görüntü çizdi. İlk 4 oyunda 2 kez raket değiştiren Nole, Rafa'ya karşı rölantide oynayamayacağını ilk seti kaybettiğinde anladı.

İkinci setin başıyla birlikte vites arttıran Novak, oyunun kontrolünü iki set boyunca hemen hemen hiç bırakmadı. İlk sette özellikle köşeler vurduğu toplarla puanlar çıkartan Rafa, iki set boyunca çok çok az puanda oyunu dikte eden taraf oldu. Kısa sürede 5-2 geri düşen Rafa, 3 set puanı kurtarıp durumu 5-4'e getirse de 40-30'da sandalye hakeminin overrule'ladığı puana itiraz edip konsantrasyonunu yitirince önce backhand down the line'a engel olamadı, ardından da çift hatayla seti Novak'a teslim etti.

Üçüncü set de ikincinin kopyası şeklinde gerçekleşti, yine setin 4. oyununda servisini kırdıran Rafa, double break'le seti kaybetti. Ekranlara yansıyan bir istatistik maçın en çarpıcı istatistiğiydi. Üçüncü setin sonunda Rafa'nın baseline'dan turnuva boyunca kazandığı puan yüzdesi 56'yken, finalin ilk üç setinde %20'ydi. E Rafa baseline'dan puan kazanamayacaksa nerden kazanacak yorumunu yapmak kaçınılmaz oldu.

Bu anda Mats Wilander'in yorumu ise hem güldürdü hem de Rafa'nın neden kaybettiğini açıkça ortaya koydu. Rafa'nın ikinci servis hızı 132km'yi görünce Wilander, Caroline Wozniacki'nin ikinci servisinden biraz daha hızlı vurdu dedi.  (ki 120'lerde attığı da oldu)

Dördüncü set ise Rafa'nın maça geri dönüşü oldu. Setlerde 2-1 geriye düşünce sanırım biraz rahatladı, maç gidiyor nasolsa diyerekten daha agresif vuruşlara yöneldi, daha çok çizgilere oynadı, oyunun yönünü değiştirdi, Federer'i şaşkına çeviren oyunu Novak'a karşı oynamaya başladı. Dördüncü setin başında enteresan bir enstantane ekranlara yansıdı. Kort girişinin yanında ayakta duran görevlilerden birinin, Rafa'nın kazandığı puan sonrası yumruklarını sıkıp come on çekmesi atmosferi yansıtır cinstendi.

Nole buna rağmen maçı bitirecek noktaya gelmeyi başardı. 4-3 öndeyken Rafa'nın servisinde 40-0'ı yakaladı. Ancak üstüste muazzam puanlar oynayan Rafa sette tutunmayı başardı ve tie break'e kadar geldik.

Tie break nefesleri kesti desem yeridir. 3-2'de mini break'i yakalayan Rafa, bir sonraki puanda kurguladığı oyun sonrası boş korta yolladığı top banta çarpıp dışarı çıkınca bir anda soğuk duş etkisi oldu. Bir sonraki puanıda kaptıran Rafa 3-5 geri düştü ancak çok çok az farkla dışarı giden Nole'un vuruşuyla mini break'i geri aldı ve sonrasında 7-5'le tie break'i bitirdi. Dördüncü set bittiğinde Rafa dizlerinin üstüne çöküp vamos'larken adeta maçı kazanmış gibi bir reaksiyon verdi.

Verdiği reaksiyon bu setin onun için ne anlama geldiğini gösteriyordu. Zira son 5 yılda 5 setlik maç kaybetmeyen Rafa, maçı 5. sete taşımıştı.

Bu dakikadan sonra Rafa rüzgar gibi oynadı, yorgunluktan eser yokken, Nole tarafında ufak tefek yorgunluk sinyalleri gözüküyordu. Maçın belki de turnuvanın en dramatik anı Rafa 4-2 30-15 öndeyken yaşandı. Yine nefis kurguladığı puan sonrasında file önünde yanlış hatırlamıyorsam backhand'iyle topu boş korta bıraktı ama top az farkla dışardaydı. 40-15'e gelip oyunun kilidini açacak puan Nole'a yazıldı ve ayakta durmakta bile zorlanan Nole servis kırıp sete geri döndü.

O puandan sonra Rafa adeta durdu, konsantrasyonunu yitirdiği çok açıktı. 4-4'te maçın en uzun rallileri arka arkaya gelince Nole kendini yere bırakmaya başladı. Herkes maç bitti, Nole bitti, artık Rafa bitirecek diye beklerken bana kalırsa Rafa'nın aklı hala o puandaydı. Üstüste 2 oyunda servis kırma puanlarını çevirse de son oyunda yine filenin azizliğine uğradığı bir puan sonrası dağıldı ve bu muhteşem maçı kaybetti.

İlk 3 sette tenis üst düzeydeydi ama yine de iki tarafında en iyi tenisi değildi. Dördüncü set ve beşinci setin yarısında ise olağanüstü bir tenis izledik. Bugün kazanan 7. kez üstüste Djokovic oldu. Rafa bu mağlubiyetin üstesinden nasıl gelecek bilmiyorum. Tabii ki seremonide de dediği gibi savaşmaya devam edecek ama bu maç kolay kolay unutulur cinsten değil.

Muhteşem bir geri dönüş, 4-2'ye gelmiş bir 5. set, yorgun bir Nole, avucunun içine gelmiş şampiyonluk. Herkes kaybeder Rafa kaybetmez diyeceğimiz bir pozisyon. Ama bazen olmuyor işte. Bilemiyorum ama sanki Rafa'nın Nole'u yenmesi için toprağa kadar sabretmesi gerekiyormuş gibi geliyor.

28 Ocak 2012 Cumartesi

Grand Slam Şampiyonu Yeni Dünya 1 Numarası


2012 Avustralya Açık kadınlar şampiyonu Maria Sharapova'yı 6-3 6-0'la deviren Victoria Azarenka oldu.

Masha bize söyleyecek fazla bir şey bırakmadı. 5 yıl önce Serena'ya kaybettiği ve çok kötü oynadığı finalden sonra bugün yine aynı kortta çok kötü bir maç çıkardı.

İlk Grand Slam finalini oynayan Vika'nın tedirginliği daha ısınma sırasında belli oluyordu. Maça da son derece gergin ve tutuk başladı. İlk oyunda servisini kırdırırken yaptığı 2 çift hata da bunu kanıtlar nitelikteydi. Vika için final 0-2 0-30 geriye düştüğünde başladı. Masha'nın basit hatasıyla aldığı puan sonrasında kendini buldu diyebilirim.

Bu andan sonra zincirlerinden kurtulmuş gibi çizgilere çok güzel oynadı, vurduğu derin toplarla da Masha'nın erken reaksiyon vermesini engelledi. Tabii Masha'nın çok çok kötü bir gününde olduğunu da belirtmek gerekiyor. İkinci setin başında ekrana yansıyan istatistik çok çarpıcıydı. Turnuva boyunca baseline'dan %59'la puan çıkaran Masha, final maçının ilk setinde %18'le puan çıkarmıştı.

Vurdukları winner sayısı eşit olmasına rağmen basit hata sayıları 30'a 12. Aldıkları toplam puanlarda ise 61'e 38'lik Vika üstünlüğü var. Yani demem o ki ilk setin 3. oyunundan itibaren 13 oyunun 12'sini alan ve maçı tam anlamıyla domine eden Vika, kariyeri açısından muhteşem bir şampiyonluk kazandı.

Yıllardır bekliyoruz Vika ne zaman Grand Slam finali görecek diye, hep bir şanssızlıklar, sakatlıklar yaşadı. Çok iyi olduğu zamanlarda mental sorunlardan çekti ama bugün herşeyi geride bıraktığı gün olabilir.

Artık kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde Grand Slam sahibi yeni Dünya 1 numarası Victoria Azarenka.

27 Ocak 2012 Cuma

Savaşan Murray, kazanan Djokovic


2012 Avustralya Açık erkekler ikinci finalisti Andy Murray'i 6-3 3-6 6-7(4) 6-1 7-5 ile deviren Novak Djokovic oldu.

Tek kelimeyle MUAZZAM bir maç oldu. Mutlaka arşivlere girmesi gereken 5 saatlik her yönüyle mükemmel bir maç izledik. İki tenisçiyi de ayakta alkışlamak lazım. Ancak maçın tek cümleyle özetleyecek olursam Murray savaştı, Djokovic kazandı olur.

Tabii bu demek değil ki Djokovic haketmedi ama Murray kendisinden beklemediğimiz bir oyun ortaya koydu. Bugünden sonra, biraz antipatik bulunan Murray, yepyeni bir hayran kitlesi elde edecektir.

Maç tam da beklediğimiz gibi başladı. Nole kendi oyununu oynuyor, Murray de bütün büyük maçlarda olduğu gibi rakibine ayak uydurmaya çalışıyordu. İlk set böyle biraz da sıkıcı bir şekilde sona erdi. Hatta ilk set sonunda oflamaya falan başladım, bari 3 sette bitsin de işkenceye dönüşmesin diye düşünüyordum. Çünkü Murray her büyük maçta izlediğimiz üzere tutuk bir şekilde oynuyordu. Maçın gidişatını değiştiren an 2. setin 3. oyunu oldu. Setin başında servisini kırdırıp 0-2 geriye düşen Andy, 10 dakika süren bu oyunda 2 servis kırma şansını çevirip oyuna tutununca double break'le 0-3'e dönecekken, sette kalmayı başardı. Bu noktadan sonra da bambaşka bir Andy izledik.

Andy'nin oyunundaki farklılık neydi diye soracak olursanız, sadece vurmaya başladı diyebilirim. Nole'a ayak uydurmak yerine onlarca basit hata yapsa da hep büyük vuruşlar yaptı, çizgilere vurdu, derin toplar yolladı, sürekli koşup topun arkasında kalmayı bildi. İkinci seti hanesine yazdırıp break'le üçüncü sete de hızlı biri giriş yaptı. Ancak oyun olarak tartışmasız üstün taraf olmasına rağmen bunu skorborda yansıtamadı. Setin ilk 4-5 oyununda 1/9'luk servis kırmayla oynaması bunda en büyük etkendi. Nole sette kaldıkça direnci arttı ve yanlış hatırlamıyorsam Nole 5-4 öndeyken 3 set puanı kaçırdı Murray'in servisinde. Bu set puanlarını da müthiş çevirdi Andy, baskı altında 1 ace, ardından forehand cross court çıkardı ki tam çizgi üstündeydi bu top. Tie break'te ise yine üstün bir oyunla 7-4'le seti hanesine yazdırdı.

Üçüncü set tam 88 dakika sürdü. Bu kadar uzun süren, fiziksel ve mental olarak iki tarafı da bir hayli yıpratan seti Murray'in kazanması, artık maç Murray'in yorumunu yaptırdı. Ancak enteresan şekilde sanki seti kaybeden oymuş gibi oyundan düştü. Fiziksel olarak hareket edemeyecek duruma geldi. 88 dakika da kazandığı set avatanjını 25 dakika da kaybetti.

Final setinin başında da değişen bir şey yoktu. Nole 4. setle birlikte oyunun kontrolünü eline geçirdi ve final setinde de 5-2'lik üstünlüğü kolayca elde etti. Ancak Murray, kendisinden beklemediğimiz bir şekilde savaşmaya devam etti, önce servisine zor da olsa tutundu. Bu noktada Andy'nin yüz ifadesi, beden dili hala maçta olduğunu gösteriyordu ki öyle de oldu. Müthiş bir ilk puandan sonra love break'le sete geri döndü ve sonraki oyunda 5-5'lik eşitiği sağladı. Kritik Nole servislerinde durum 15-40 olduğunda artık Murray için 2 maç puanı yorumunu yaptık. Nole bu anda son 15 puanın 12'sini kaybetmiş bir şekilde servislerini kullandı ve nasıl oldu bilemiyorum ama 3 servis kırma puanını çevirip servisine tutundu. Son oyun yine çekişmeye sahne olsa da Andy seti maçı kaybetti.

Maç sırasında Eurosport yorumcusu yıllardır Murray'in büyük maçlarda bu şekilde oynamasını bekledik dedi. Gerçekten de öyle, ilk 3'e karşı özellikle Grand Slam'lerde oynadığı maçlarda büyük sıkıntısı vardı Andy'nin. Bu maç eski Andy'i düşününce kolay kolay toparlanamayacağı bir yenilgi oldu. Eğer gerçekten bu maçla bir şeyler değişecekse, maçın bütün pozitif yönlerini oyununa dahil etmeli derim. Evet çok büyük hayalkırıklığı ama bugün gösterdiği çabayı ve ruhu artık istikrarlı bir şekilde görmemiz gerekiyor. Ivan Lendl'ın ona çok büyük katkısı olmuş, oyunundaki gözle görülür değişiklik bunun ispatıydı. Umarım uzun vadede kazanan Andy olacak.

Djokovic için fazla bir yorum yapmaya gerek yok. Geçen seneden beri böyle maçları kaybetmemeyi öğrendi. Bir şekilde oyunda kalmayı başarıyor. 5 setlik, fiziksel ve mental olarak yorucu bir maçtan çıkacak olması Nadal'ın işine gelecektir tabii ama çok da büyük bir farklılık yaratmayacak. Zira Nadal'da geçen seneki 0-6'yla maça başlayacak. Her halükarda güzel bir final bizleri bekliyor.

26 Ocak 2012 Perşembe

İlk finalist Rafael Nadal


2012 Avustralya Açık Erkeklerde ilk finalist, Roger Federer'i 6-7(5) 6-2 7-6(5) 6-4'lük dört sette mağlup eden Rafael Nadal oldu.


Yine adına yakışır bir tenis ortaya koydu iki tarafta. Zaten kaç kere hayalkırıklığı yarattıki bu eşleşme!? İlk sette üstün bir Fed izledik. Özellikle ikinci servislerinde kusursuz oynadı. Break'i geri çevirip tie break'e taşımayı başardı Rafa ama tie'da üstünlüğü çabuk yitirdi. İlk set sonunda güzel bir istatistik yansıdı ekrana rallilerinin uzunluğuna göre puan dağılımı, 9 ve üstü vuruşluk rallilerde Fed ikiye katlamıştı Rafa'yı. Bana göre çarpıcı bir istatistik çünkü Fed ilk sette oldukça hareketli ve hızlıyken, ikinci setle birlikte ayakları gözle görülür biçimde yavaşladı.

Maç sırasında hep not tutmama rağmen bu kez tutmaya üşendim, o yüzden bir çok enstantaneyi atlamış olabilirim ama aklıma gelen bir kaç tanesini bahsetmeden geçmeyeyim. Maçın genelinde çok güzel ralliler yaşandı ama ilk sette Fed'in bir slice winner'ı var ki gerçekten inanılmazdı. Eurosport international yorumcusu bunun üstüne aynen şöyle dedi; "Federer makes Harry Potter look like a muggle" Bilmeyenler için hemen not düşeyim muggle Harry Potter kitaplarında/filmlerinde büyücülük yeteneği olmayanlar için söylenen bir lakap.

İkinci sette break'i yakaladıktan sonra arkasına bakmadı Rafa, 5-2'de verilen havai fişek arasından sonra da fırtına gibi döndü. Fed bildiğin uyudu bir süre, üçüncü sette 0-1 15-40'a gelince durum uyandı. Servis oyunu resmen vites yükseltti bu dakikadan sonra çok daha iyi bir görüntü çizdi. Kritik 7. oyunda 4. seferde servis kırmayı başarınca Rod Laver'a heyecan geldi ama bir sonraki oyunda Rafa cevap vermeyi bildi. Tie'a giden sette durum 6-1'den 6-5'e gelse de set Rafa'nın oldu.

Dördüncü sette de Fed bir şekilde oyunda tutunmayı başardı. Rafa yanlış hatırlamıyorsam ilk iki üç oyunda 3-4 tane servis kırma puanı kaçırdı. Kritik 9. oyunda servis kırmayı başaran Rafa, bir sonraki oyunda servislerini final için attı. Bu oyunda Rafa çok net bir şekilde gergindi. İlk maç puanını kaçırıp, ikinci de bitirdi ama yine yanlış hatırlamıyorsam 1 puan dışında bütün puanlar Fed'in basit hatalarından geldi.

Maçın kısa özeti bu şekilde. Şimdi gelelim ufak bir analize, ortada bir gerçek var ki Rafa, Grand Slam'lerde Fed'i nasıl yeneceğini çözmüş durumda. 7-2'lik üstünlük bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bunda en büyük etken 5 setlik maçlarda Rafa'nın fiziki üstünlüğü. Eurosport Int. yorumcuları bugün nefis analizler yaptı hem Fed'le hem Rafa'yla ilgili. Tek tek onları yazacak zamanım yok. Ama genel itibariyle iki yorumcunun da anlaştığı nokta Rafa'nın skorbordda ne yazdığına bakmaksızın her an her puanda elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığı ve bunun için yeterki fiziksel güce sahip olduğu. Fed'in ise bunun aksine oyunun her puanında kendisi gibi oynamadığı, seyirciyi ikna edemediğiydi. Yani Rafa bugün kaybetse bile en azından elinden gelenin en iyisini yaptığını biliyor seyirciler ama Fed bugün kaybedince daha iyisini yapabilirdi diyoruz.

Kısmen katılıyorum bu yoruma, Fed'in en büyük sorunu Rafa'nın oyununa karşı bir plan kuramaması. Kafasından neler geçiyor bilemiyorum, bugün zaman zaman servis-vole'ler denedi, maçın genelinde topları erken almaya çalıştı ama bu sefer de basit hata sayısında Rafa'yı ikiye katladı. Rafa'nın ise oyun planı daha net, olabildiğince backhand'e oynayıp oyunu kurgulamaya çalışıyor. Kimilerine göre zayıf görülen servislerini dışarı doğru açmaya çalışıyor, kimi zaman servis şeklini değiştirip puan çıkarmaya çalışıyor. Yani kısacası Rafa'nın ne yapmaya çalıştığını izlerken anlayabiliyorsunuz, bir planı var ve ona sadık kalıyor. Fed ise Rafa karşısında ne yapacağını tam bilemeden oynuyor. Karşısında Djokovic veya Murray ya da herhangi biri olduğunda ise bildiğimiz Fed'e dönüşüyor. Bu sadece benim yorumum değil, kim olduğunu çıkaramadığım yorumcu da buna benzer bir düşüncedeydi.

Maç sonu röportajı ise tek kelimeyle inanılmazdı. Bizim blogları takip eden anti-Rafa'cılar, onun sözleri hakkında ne düşünüyorlar merak ediyorum açıkçası. Bu seviyedeki bir sporcudan beklenmedik derecede alçakgönüllü bir konuşma yaptı. Gerçi biz biliyoruz onun nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu da fanatizm bazen insanların gözünü karartabiliyor. Jim Courier, Rafa'ya Roger Federer senin kariyerin için ne anlam ifade ediyor sorusuna özetle ondan sürekli bir şeyler öğreniyorum, benden hep bir iki adım önde şeklinde konuştu. Djokovic - Murray maçı için oyunculara maçla ilgili söyleyeceğin bir şey var mı sorusuna ise Djokovic şöyle oynamalı, Murray böyle oynamalı falan dedikten sonra Murray için ama bana sormasa daha iyi olur, son 6 maçı kaybettim şeklinde konuştu. Yakında düşer videolar eklerim.

AO Kadınlar Finali: Masha vs Vika




Yarı finale yükselen isimlere baktığımızda oldukça yakın geçicek maçlar olduğunu farketmiştik. Buradan kim çıkarsa çıksın bence şampiyonluğu hakedicektir diye düşünüyorum. Tabii gönlümün kimden yana olduğunu söylememe gerek yok.

Vika, Clijsters'ı geçerken şaşırttı baya, hele de ikinci seti kaybettikten sonra bildiğimiz Vika kesin çökecektir diye düşündüm ama iyi tutundu gerçekten, bunda Kimmie'nin katkısı da var elbette. Kariyerinin ilk Grand Slam finaline çıkacak, bence çok daha önce gerçekleşmesi gerekiyordu ama şanssızlıklar, sakatlıklar vs derken bu zamana kadar beklemek zorunda kaldık.

Masha da çok da iyi oynamadığı maçta geçen senenin flaş ismi Petra'yı 3 sette geçmeyi başardı. İyi bir servis performansı göremedik Masha'dan ama işte eline geçen fırsatları çok iyi değerlendirdi. 5te 5 servis kırmayla oynadı. Öte yandan maçı üçüncü sete taşıyan Petra, son sette eline geçen fırsatları değerlendiremedi.

Masha, kariyerinin 4. Grand Slam'i için cumartesi günü korta çıkacak. Maça heyecan katan bir diğer unsur da kazananın 1 numaraya yükselecek olması.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Capon başardı !


Avustralya Açık'ta 8. gün Djokovic - Hewitt maçı dışında tamamlandı. O maçta birazdan başlıyor. Günün sürprizi kuşkusuz benim capon Kei Nishikori'den geldi.

Aslan parçası Tsonga'yı zorlasın demiştim ama bu kadarını beklemiyordum açıkçası. Tsonga'nın 70 basit hata yapmasının da katkısı var tabii ama çok hareketli, iyi return'ü olan çok yetenekli bir çocuk bu Kei. Avustralya Açık'ta 80 yıl sonra ilk kez bir Japon çeyrek finali gördü. Tebrik ediyorum kendisini :)

Çeyrek finaldeki rakibi Kukushkin'in üçüncü sette çekilmesiyle tur atlayan Murray oldu. 5 setlik maçtan sonra antrenman gibi maç oynayan Murray'i yenmesini beklemiyorum, belki bir set ha..?

Kadınlarda son çeyrek finalistler de Sharapova - Makarova ve Errani - Kvitova şeklinde oldu. Burda sürpriz çıkmaz Masha - Petra yarı finalini izleriz.

Masha - Lisicki maçı tam da beklediğim gibi geçti. Genelde kısa puanlar ama çok güçlü vuruşlar. Keyifli bir maç oldu bana kalırsa. Makarova'da tarih yazdı ama Serena berbat oynadı desek yeridir. Zaten Chris Evert de maçtan sonra izlediğim en kötü Serena Williams maçıydı demiş. Errani - Zheng maçında da tabii ki istediğim gerçekleşmedi ve Errani kura şansıyla çeyrek finali görmeyi başardı. Geçen Amerika Açık'ın Kerber'i oldu diyebiliriz.

22 Ocak 2012 Pazar

AO'ya bir bakış ve Kimmie'nin dönüşü


 
Avustralya Açık'ı bu sabah itibariyle açmış bulunmaktayım. Zaten blog konusunda inanılmaz bir motivasyon kaybı yaşıyorum, üstüne 10 gündür İstanbul dışında olunca ne sezon başını takip edebildim ne de Avustralya Açık'ı.

Turnuvada izlediğim ilk maç bu sabahki Caro - JJ maçı oldu. Caro 1.5 set boyunca süpürdü demek yerinde olur herhalde, JJ köşelere çizgilere vurucam diye paso basit hata yaptı. Ha ne zaman toplar biraz daha içeri düşmeye başladı Caro'nun gerçek yüzü ortaya çıktı. Biri şu kıza ne olur puan bitirmeyi öğretsin, kurguladığı puanların yarısını 3-4 vuruşta bitirebilecekken 9-10 vuruşa çıkıyor ralliler. İnanılmaz sıkılıyorum izlerken.

Kuralara, geçmiş maçlara ve haberlere şöyle bir göz attım da baya dramatik bir ilk hafta olmuş. Bir sürü olay yaşanmış, raket kırmalar, hakem hataları, sahaya giren toplar, seyirci tepkileri vs vs..

Günün maçı Kimmie'nin dönüşü olmuş tabii ki. ayağını burktuktan sonra ikinci sette çok iyi toparlamış ama tie break'te 6-2'den dönmek farklı bir şey. Tam da Yaz Helvası'nın yazısının üstüne cuk oturmuş bu geri dönüş. Bileğiyle ilgili bir haber bulamadım henüz ama Caro'ya gün doğdu desek yeridir herhalde.

Kadınlarda beni şaşırtan Makarova oldu. Kendisini 2 sene önceye kadar büyük bir heyecanla takip ediyordum ama üstüne bir şey koyamadıydı. Buradaki çıkışı takdire değer. Kanepi'nin sezona iyi başladığını biliyorum, Bepa da her ne kadar iyi durumda değilse de yenmesi büyük iş. Errani - Zheng'in 4. turu tam bir kura şansı, Zheng çıksa bari çeyreğe. Masha - Sabine maçı da pek bir güzel olacağa benziyor. Serena - Masha çeyreği izleyelim derim.

Erkeklerde Del Potro - Federer maçını kaçırmamak lazım. Kukushkin'in Troicki'yi ve Monfils'i 5'er sette geçmesine çok şaşırdım ama Murray rahat geçer gibi. Aslan parçası Nishikori'de kurasını değerlendirmiş o da Tsonga'yı zorlamaya bakar artık. Djokovic - Hewitt maçını da dört gözle bekliyorum. Nole'u ne kadar çok sevsem de 2010 Wimby'de Hewitt'e yaptığı artistliğini hala unutmadım. Hewitt için çok zor maç ama bir iki cmon görsek fena mı olur =)

21 Ocak 2012 Cumartesi

Takdir-i İlahi (?)



Avustralya Açık'ta tek erkekler bölümünün şu ana kadarki en büyük sürprizini, son 16'ya adını yazırmayı başaran dünyanın 92. sırasındaki Kazak Mikhail Kukushin gerçekleştirdi. En son Katar Açık'ta finale yükselerek, Melbourne'e formda gelen Gael Monfils'i 5 set sonunda devirmeyi başaran Kukushkin'in, son oyunda bilinmez bir yardımcısı vardı. Tanrısal müdahale mi yoksa sarhoş müdahalesi mi bilemiyorum; ama maçı son sete kadar taşımayı başaran Kukushkin'in bir üst tura çıkmasına bu olayın da katkısı olduğu yadsınamaz. Monfils videoda yaşananların ardından konsantrasyonunu kaybederek iki çift hata yaptı ve maçı kaybetti. 2012 Avustralya Açık'ın unutulmaz anlarından birisi olarak kayıtlara geçsin.

20 Ocak 2012 Cuma

Kim Clijsters, Jada ve Baba


Sezonun ilk grand slam'i olan Avustralya Açık bu hafta başladı. Kişisel olarak işlerimin yoğunluğundan dolayı maçları izleme şansı bulamadım. Umarım ikinci haftanın vadettiği birinci sınıf tenis maçlarını ve unutulmaz hikayeleri buraya taşıyacak vakti bulabilirim. Kim Clijsters hakkında Guardian Weekly'nin 20-26 Ocak sayısında yayınlanan duygusal yazıyı ise, blogdaki geç Avustralya Açık açılışının telafisi olarak sizlere sunuyorum. Açılış yazısı ile kadınlarda tarafımı da açık etmiş oldum sanırım.

Kim Clijsters, Jada ve Baba

Kim Clijsters, profesyonel spor tarihinin en kayda değer geri dönüş hikayelerinden birini tehdit etmekte olan sakatlıklarıyla ilgili olarak: "Geçtiğimiz yıl her şeyin bittiğini düşündüğüm pek çok an oldu" diyor ve ekliyor: "Bunlar hayal kırıklığına ve ümitsizliğe kapıldığım anlardı, kendimi dipte hissediyordum çünkü bütün sıkı çalışmalarım boşa gitmiş görünüyordu. Ama bu anlar geride kaldı ve kaldı ve rehabilitasyona gitmek motivasyonum geri geldi. Gerçekten çok sıkı çalıştım; ama bu cidden hiç de kolay olmadı."

Clijsters dünyadaki en sempatik profesyonel tenis oyuncusu ve sıradan bir hayatı ününün getirdiklerine tercih eden bir süper yıldız olabilir; ama şu anda her zamankinden fazla belirsizlikle karşı karşıya. Clijsters için 2011 yılının son 8 ayı, Wimbledon ve Amerika Açık'tan çekilmesine neden olan bilek ve omuz sakatlıkları ile mide rahatsızlıkları yüzünden berbat oldu.

Clijsters, vücudunu güçlendirmeye konsantre olması gerektiğinin farkına vardı ve uzun bir ara verdi. Geçtiğimiz ay memleketi Belçika'da Caroline Wozniacki ile bir gösteri maçında karşılaştı ve dünya bir numarasını iki sette yenmeyi başardı.

Clijsters o maçta en büyük zaferini, yani 2009'da emeklilikten geri dönüşünün ardından oynadığı henüz üçüncü turnuva olan Amerika Açık'ı kazanışını simgeleyen yeteneklerinden bir kısmını sergiledi. O dönemde 2007 yılının Mayıs ayında bir aile kurmak için tenise veda eden Clijsters dünya sıralamasında yoktu ve turnuvaya wildcard ile katılmıştı. Clijsters, Flushing Meadows'da kazanan ilk wildcard sahibi oyuncu olduğunda Jada isimli küçük bir kız annesiydi ve bütün dünyadaki kadınlara ilham kaynağı olmayı başarmıştı.

Clijsters 2010 yılında da Amerika Açık'taki başarısını tekrarladı ve geçtiğimiz Ocak ayında Avustralya'da bir grand slam daha kazandı. Daha sonra Paris'te bir salon turnuvasına katılarak kısa bir süreliğine Wozniacki'nin yerine dünyanın birinci sırasına oturdu.

Şimdilerdeyse Clijsters son sakatlığını geride bırakmaya çalışıyor. Bu ayın başında, beş aydır oynadığı ilk turnuva olan Brisbane'de, Daniela Hantuchova'ya karşı oynadığı yarı final maçını yarıda bırakmak zorunda kalmıştı.

Yapılan testler yalnızca kalçasında bir kas spazmı yaşadığını gösterdi ve Clijsters da çekilmesinin yalnızca tedbir amaçlı olduğunu açıkladı. Bu onun geçtiğimiz pazartesi günü Melbourne'de başlayan Avustralya Açık'ta oynamaya ne kadar istekli olduğunun bir göstergesiydi. Clijsters, "fiziksel açıdan her zamankinden daha güçlü hissediyorum" diyor.

Kendisinin de kabul ettiği gibi bu onun son Avustralya Açık turnuvası ve bu açıklama aynı zamanda bir yıl dönümü ile çakıştı. Eski bir Belçika futbol milli takımı oyuncusu olan babası Lei'nin 4 Ocak 2009'da hayatını kaybetmesinin ardından 3 yıl geçmişti. Clijsters babasını her gün düşündüğünü belirtiyor.

"Genellikle onu eğlenceli halleriyle veya Jada'yı yetiştirirken hatırlıyorum. Tabii ki insanlar taziye mesajları beni etkiliyor; ama onun ölüm yıl dönümü, yani 4'ü sadece bir rakamdan ibaret. O yılın diğer tüm günlerinde benimle birlikte."

Emeklilikten geri dönüşü, 2009 yılının Mayıs ayında bir Wimbledon'da oynanan bir hazırlık maçıyla gerçekleşmiş ve babasının ölümü ve kızı Jada'nın doğumuyla çevrelenmişti. "Babam öldükten birkaç hafta sonra menajerim aradı, ki kendisi de babamın yakın arkadaşlarından biriydi. Bana, Wimbledon'ın yeni merkez kortunun açılışı için, idolüm olan Steffi Graf, Andre Agassi ve Tim Henman ile özel bir maç yapmamı istediklerini söyledi. Çok mutlu olmuştum."

"Yaşadığım son yılı yeniden düşündüm. 7 aylık hamileyken babamın hasta olduğunu öğrendim. Eşimle birlikte eve gitmek ve hamileliğin bu özel döneminin keyfini çıkarmak istiyordum; ama babamı hastanede gördüm. Ve Jada doğduktan sonra da eve daha kötü haberler duyduktan sonra dönebildik. Babamın çok hasta halini gördükten bir saat sonra Jada'nın ilk gülüşüne şahit oluyor veya onunla eğleniyorduk. Çok garip bir dönemdi."

"Ama o geçen yılda birbirimize çok yakındık. Çok acı verici; ama insanı güçlendiriyor ve hayata yeni bir gözle bakmanı sağlıyor. Ve tabii ki ölüme de. Babamın bu kadar genç öleceğini hiç tahmin etmemiştim. Sadece 52 yaşındaydı."

"Önemli olan Jada'yı tanımış olması ve onu yanına bıraktığımda buna bayılmasıydı. Onu besliyor ve onunla oynuyordu. O benim babamdı, harika bir arkadaş, bir yol gösterici, bir koruyucuydu."

Clijsters'ın uzun sakatlık listesi, nihai emeklilik kararı çok uzakta olmadığını gösteriyor. "Son bir kez Melbourne'de iyi işler yapmak çok iyi olur. Hayalim ise Wimbledon'ı kazanmak ve Londra Olimpiyatlarında yer almak. Ve tabii ki son bir Amerika Açık da çok özel olurdu."

"Ama son aylar bana hiç bir şey beklememeyi öğretti. Ne olursa olsun oldukça şanslı olduğumun bilincindeyim; çünkü ne olursa olsun harika bir ikinci kariyere sahip oldum. Babam bunu sonsuza kadar hatırlamamı isterdi."

Kaynak: "Kim Clijsters, Jada and Dad". Donald McRae. Guardian Weekly, 20-26 Ocak 2012 Sayısı.

Fotoğraf guardian.co.uk internet sitesinden alınmıştır