17 Haziran 2011 Cuma

Wimby 1st rd: Isner vs Mahut (Bir kez daha) !


2010 Wimbledon ilk turunda tenis tarihine geçen ve tek bir maçta kırılabilecek hemen hemen bütün rekorları kıran Isner ve Mahut, büyük bir şans ya da şanssızlık mı demeliyim bilmiyorum ama 2011'de de ilk turda karşılaşıyor.

Çok acaip bir kura oldu hakkaten, şimdi maçın yine 18 numaralı kortta oynanması ve hatta o maçın sandalye hakemi Mohamed Lahyani'nin maçı yönetmesi bekleniyor.

Ne yazık ki bu sefer uzun bir maç izleme imkanımız yok, Wimbledon final setlerinde tie break uygulamasına geri döndü.

Geçen seneki maçla ilgili başlıklara buradan ve şuradan ulaşabilirsiniz.

Edit: Tie break'le ilgili bir hata yapmışım, final seti uygulamasında herhangi bir değişiklik olmamış.

16 Haziran 2011 Perşembe

Akıllı ol Andy !



Geçen haftaki Queen's finalinden bir Andy Murray tweener'ı. İlk izleyişte sevdim de sonradan tenis adabına yakışmadığını düşündüm. Çok çok gereksiz yere yapılmış bir tweener, rakibe saygısızlık bir kere.. Kendi seyircisi önünde şov yapmış sadece..

Nike: Make Yourself


Nike'ın yeni reklam kampanyası "Make Yourself"den iki kare. Sharapova ve Na Li dışında, sol baştan sörfçü Laura Enever, atlet Perri Shakes-Drayton, futbolcu Hope Solo, dansçı Sofia Boutella ve atlet Allyson Felix de yer alıyor.

15 Haziran 2011 Çarşamba

Haftanın Şampiyonları



ATP London
Andy Murray def. Jo-Wilfried Tsonga 3-6 7-6(2) 6-4

ATP Halle
Philipp Kohlschreiber def. Philipp Petzschner 7-6(5) 2-0 ret.

WTA Birmingham
Sabine Lisicki def. Daniela Hantuchova 6-3 6-2

WTA Copenhagen
Caroline Wozniacki def. Lucie Safarova 6-1 6-4

9 Haziran 2011 Perşembe

RG 2011 Finallerine Alternatif Bakış


Erkekler Finali: Hektor Aşil'e Karşı

2011 Roland Garros erkekler finalinde bir kez daha, Nadal-Federer rekabetinin -en azından toprakta- tanrılar tarafından seçilmiş bir kahramanı olduğunu gördük. Yetenekleri ve soylu tavırlarıyla, İlyada destanının kahramanlarından olan memleketlimiz Hektor'u anımsatan İsviçreli, kortta tüm hünerlerini göstermeye çalışmasına karşın, tenis tarihinin gördüğü en iyi savaşçı olan "Achilleus" Nadal'ı alt etmeyi başaramadı. İlk seti 5-4 önde götüren Federer'in, servis oyununda ilk servisleri bir türlü oyuna sokamaması, Djokovic maçında birbirinin peşi sıra gelen ace'leri hatırlayan tenis severlerin, tanrıların işin içinde olduklarını anlamalarını sağladı. Nadal üstünlüğünde geçen 2. sete gelen yağmur müdahalesi, bir an için "acaba Olympos taraf mı değiştiriyor" diye sordursa da, Nadal'ın maçın geri kalanında gösterdiği performans, kaderin terazisinin Federer'e fırsat tanımayacağını belli etti. Sanıyorum Federer'in Nadal'ı bir Roland Garros finalinde mağlup etmek için tek şansı, bir şekilde Nadal'ın ayakkabılarını çıkarmasını sağlamak ve topu Nadal'ın topuklarına doğru nişanlamak.

Bu arada not düşmekte fayda var, Hektor - Aşil metaforunu kullanırken, Aşil'in Hektor'u sırtından vurmasına dair her hangi bir atıfta bulunmuyorum. Nadal, bugüne kadar olduğu gibi yine bileğinin hakkıyla 10. grand slam şampiyonluğunu kazandı. Maçın sonunda Federer'e "bugün için üzgünüm" derken, Nadal'ın kalbinin bir köşesinde bu sözün bir karşılığı olduğunu ve rakibine büyük saygı duyduğunu da görmek mümkündü.


Kadınlar Finali: Şşşşşşşşşhhhhh

Özellikle ateşli deplasman maçlarında gol atan futbolcuların çok sevdiği bir sevinç tarzıdır "sus işareti" yapmak. Futbol ile ilgilenmeyenler bu işareti hastanelerde asılı duran hemşire resimlerinden hatırlayacaklardır. Önce geceleri horlayan kocasına dayanan, sonra televizyon başındaki insanlarda dahi asap bırakmayan çığlıklarla tenis oynayan Azarenka ve Şarapova'yı geçen, finalde gülle atıyormuşçasına çıkardığı "A-Hiii" sesleriyle üzerine gelen Schiavone'yi deviren, bir de turnuva boyunca saçma sapan tepkiler veren Fransız seyircilerine katlanan Li Na'nın, şampiyonluğu kutlamak için işaret parmağını ağzına götürüp Philippe Chatrier'yi turlamak sonuna kadar hakkıydı. Futbol literatürüne fazla hakim olmadığından olsa gerek, kendisi maç sonunda fotoğraftaki gibi bir kutlama yapmayı tercih etti.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok



Final maçına kadar, hep bu yılki turnuvanın diğer Roland Garros'lardan ne kadar farklı bir şekilde geçtiğini düşünüyordum. Daha doğrusu içinde bulunduğumuz şartlar ve özel durumlar, bana böyle hissettiriyordu. Sanki daha bir merakla bekliyordum bu turnuvanın sonucunu; hem daha fazla favori, hem daha farklı beklentiler, hem de şampiyonluğun yanında içinde başka bir yarış da barındırdığından, farklı bir gözle bakıyordum 2011 Roland Garros'a.

Sonra, dünkü maçı izlerken bütün bu düşüncelerim kayboldu. Aslında bu durum, annemin dün maçı izlerken çaresiz bir şekilde serzenişte bulunmasıyla ortaya çıktı. Tenis kültürü, yılda birkaç defa benimle birlikte Grand Slam finali izlemekle sınırlı olan annem, "Oğlum, aynı isimler her seferinde dönüp dolaşıp birbirleriyle oynayıp duruyorlar, TRT 3'te yayınlananı hep Nadal kazanıyor (burada Roland Garros'u kastetti), sen de farklı bir şey oluyormuş gibi her seferinde merakla izliyorsun" deyince, bir anda bende şimşekler çaktı. Baktım ki, her şey aslında eskisi gibiydi. Yine bir Roland Garros finalinde, yine aynı isimler, bu isimler yine rahat rahat buralara gelmişler, final maçı yine aynı şekilde oynanıyor, Federer, Nadal karşısında yine aynı hataları yapıyor, Nadal, Federer karşısında yine aynı şekilde savunma yapıyor, maç yine aynı şekilde keyif verici vs. Düşündüm de, bütün bunlar Soderling'in araya bir kara kedi gibi girdiği iki yılı saymazsak, hep aynı şekilde devreden şeylerdi. Seyircilerin finalde Federer'i desteklemesi ve Federer'in de yarı finalde Djokovic'in serisine son vermesi gibi iki unsuru çıkarın, alın size RG 2008'in, 2007'nin, hatta özünde 2009'un, 2010'un tıpkısının aynısı. Bazen, olayları dışardan izleyenlerin görüşlerine değer vermek lazım, insan işin içinden o kadar geniş bir açıyla bakamayabiliyor. Siz de annenizle tenis maçı izlerseniz, bakış açınızın genişlediğini hissedebilirsiniz.

Oysa şu turnuva, sadece final maçının sonucunun farklı olmasıyla, tarihte bambaşka bir şekilde yer alabilirdi. Federer'in Roland Garros'ta Nadal'ı yenerek aldığı ilk şampiyonluk, uzun süren bir aradan sonra Federer'in kazandığı ilk Grand Slam, Nadal'ın tarihte RG'deki toplamda ikinci, finalde ilk yenilgisi, Federer efsanesinin geri döndüğü, hatta eskisinden bile ileri bir noktadan geri döndüğü turnuva vb. manşetlerle hatırlanabilirdi bu turnuva. Hem de sadece dünkü maçın sonucundan tersi bir sonuç çıkmasıyla olabilecek farklardı bütün bunlar.

Koca bir Grand Slam'in hikayesi, işte bu kadar basit bir şekilde, ince bir nüansla değişebiliyor demek ki. Bunu ben de ilk kez dün fark ettim. Gerekçeleri tamamen Fransız seyircilerinkiyle aynı olmakla beraber, ben de dünkü maçı Federer'in kazanmasını istemiştim. Bu sefer farklı geliyor demiştim kendi kendime, meğerse o da öncekilerin aynısıymış, yanılmışım.

Velhasıl, açıkçası korktuğum oldu. Soderling, nasıl ki 2009'da Nadal'ı eleyip Federer'in turnuvayı kazanması yönünde ona kıyak geçtiyse, Federer de, Djokovic'i eleyip aynı şekilde Nadal'a kıyak geçti. Şu turnuvada bütün cümleler dönüp dolaşıp Nadal'da birleşiyor zaten, bu nasıl iş anlamadım. Fazla kurcalamaya gerek yok demek ki. 

Eh be abi, adama demezler mi madem yenemiyorsun, yenebilecek adamı ne diye engellersin diye?

Fransa Açık 2011 Şampiyonları









Men's Singles

Rafael Nadal def. Roger Federer 7-5 7-6(3) 5-7 6-1

Women's Singles

Na Li def. Francesca Schiavone 6-4 7-6(0)

Men's Doubles

Mirnyi / Nestor def. Cabal / Schwank 7-6(3) 3-6 6-4

Women's Doubles

Hlavackova / Hradecka def. Mirza / Vesnina 6-4 6-3

Mixed Doubles

Dellacqua / Lipsky def. Srebotnik / Zimonjic 7-6(6), 4-6, [10-7]

Boys' Singles

Bjorn Fratangelo def. Dominic Thiem 3-6, 6-3, [10 - 8]

Girls' Singles

Ons Jabeur def. Monica Puig 7-6(8), 6-1

4 Haziran 2011 Cumartesi

Bu Hikaye Burada Biter



Şöyle dünya gözüyle tarihi bir olaya eşlik edelim dedik, hevesimiz kursağımızda kaldı. Tarihin yeniden yazılmasına, yine bu tarihin en önemli oyuncusu izin vermedi. Zaten o bizim gibi seyirci olamazdı bu hikayeye, bizzat aktör olarak yer almayı tercih etti.

Şahsen Djokovic'in bu turnuvayı kazanacağına inancım tamdı, ama Federer'in buraya bilenerek gelmesi bu planı bozdu. Zaten buralara kadar set kaybetmeden gelmesi ve flaşların hiçbir zaman onun üzerinde yoğunlaşmamış olması, onun turnuvada yaratacağı tehlikeye işaret eden göstergelerdi. Fakat yine de, bizzat serinin en büyük mağdurlarından birisi olarak, bu seriye kendisinin son verecek olması da bana uzak ihtimal olarak geliyordu. Şimdi hem bu seriye son vererek adeta bir güç gösterisi yaptı, hem de turnuvayı kazanma şansını sürdürerek, "acaba eskisi gibi olabilecek mi" sorularının da ötesinde, eskiden bile kolay elde edemediği bir başarıyı yakalama şansını buldu. Djokovic'e karşı olan "kazanamama" olgusunu yendikten sonra, bunun Nadal'a karşı olan versiyonunun da üstesinden gelememesi için hiçbir sebep yok. Tam bu rüzgarı da arkasına almışken, bunu yapacaksa şimdi yapar.

Maçın ayrıntılarında boğulmaya gerek yok, zira bu maç atılan winner sayısından, yapılan basit hata sayısından çok daha fazla şey barındırıyordu içinde. Ancak ucundan da olsa değinmek gerekirse, Federer'in "eskisi gibi" servis atması (ki bunun işaretini önceki turlarda vermişti) maçın sonucunda önemli bir etken oldu. Böyle formda bir isme karşı alınan galibiyetten sonra, "kaybeden nasıl kaybetti" den çok, "kazanan nasıl kazandı" sorusunda yoğunlaşmak gerekir. Djokovic şöyle kötüydü, böyle kötüydü, dört gün maç yapmayınca koptu vb. gerekçelerle galibiyeti gölgelemenin bir anlamı yok. 

Şimdi benim yalnızca bir korkum var. O da, 2009 RG'de Soderling Nadal'ı mağlup ettiğinde, bu sonucun Soderling'ten çok Federer'in işe yaramış olması gibi bir durumun, bu yıl da Federer'in Djokovic'i mağlup etmesinin, Federer'den çok Nadal'ın işine yaraması şeklinde karşımıza çıkabilecek olması. Benim nazarımda turnuvanın galibi şu anda belli, umarım bu, resmi sonuçlara da aynen yansır.

Son olarak, Federer'in dünkü galibiyet sevincini, buraya nasıl bilenerek geldiğini ve son dönemlerde nasıl bir psikoloji içerisinde olduğunu göstermesi açısından epey önemsedim. Onu bu halde görmek pek karşılaşılan bir şey değil, belki Nadal'ı da yenerse daha ötesini görürüz ama, şimdilik daha iyisi çıkana kadar en iyisi bu.

3 Haziran 2011 Cuma

Vefat: "Women's Tennis Association"


Kadinlar finalini gorunce kendimi bir bilgisayar bulup yazmaktan alikoyamadim. Artik sasirmayayim diyorum ama surekli garip seyler oluyor.

Tecrube, gencligi yendi gibi laflara inanmiyorum. Cunku ne Schiavone'nin ne de Li Na'nin oyle bir tecrubesi yok. Schiavone'nin 2010'a kadar oynadigi 12 turnuva finalinden yalnizca 2 sampiyonluk cikarmasi mi yoksa en buyuk sampiyonlugu gecen seneye kadar Moskova'daki turnuva olmasi mi daha buyuk bir tecrube ?

Li bu anlamda daha elle tutulur istatistiklere sahip, en azindan Grand Slam'lerde, ama yine de kariyerinin en buyuk sampiyonlugunu 7 yil once Guangzhou'da elde etmis bir oyuncudan bahsediyoruz. Dolayisiyla kimse bana bu finali tecrubeyle falan aciklayamaz.

WTA'in geldigi nokta gercekten cok uzucu. 3-4 sene onceye kadar genclerin ne kadar iyi olduklarini konusurken simdi hic biri ortada yok. Daha da vahim olan Mauresmo'nun 2 kademe altinda yer alan ve tek ozelligi kosturmak olan ve birazcik da backhand vurabilen Schiavone'nin ikinci kere ustuste Roland Garros finali oynamasini ben kabul edemiyorum. Gecen seneki turnuva sonuclarina bakin bakalim Schiavone kac kere ilk iki turda elenmis..

Li'yi daha bir on plana cikartmak istiyorum ama kayda deger bir sey yok ortada, gununde oldu mu duvar gibi her topu karsiya gondermesi disinda hangi ozelliginden bahsedebilirizki.. Yine de bu finalde daha yetenekli olan taraf o, umarim kazanan taraf da o olur..

Sonuc olarak bu bir vefat haberiydi. WTA'yi kaybettik, tum tenis camiasi ve tenis severlerin basi sagolsun. Merhumun naasi 4 Haziran 2011 Cumartesi gunu, ogle namazini muteakiben kilinacak cenaze namaziyla, sinemanin Cirkin Kral lakapli efsane oyuncusu Yilmaz Guney'in de yattigi Paris Père Lachaise Mezarligina defnedilecek.

1 Haziran 2011 Çarşamba

Öz Roland Garros

Geriye kalan 6 tenisçiden, 5 tanesi zaten turda ilk 5'te yer alan tenisçiler olacaktıysa, bu isimler turnuva öncesinde zaten tahmin ediliyorduysa, hatta bunlar ellerini kollarını sallaya sallaya buraya geleceklerdiyse, ne gerek vardı o zaman o kadar kuraya, o kadar maça, tantanaya diyerek, içinde bulunduğumuz durumdan hoşnutsuzluğumu dile getirir, sitemkar bir giriş yaparım.

Berdych'in Robert'e elenmesi, Nadal'ın da Isner'e iki set vermesi dışında on günde kayda değer bir şey olmadı desek yeridir. Bu durumun kendi içinde avantajı da var, dezavantajı da. Dezavantajı, turnuva başladığından beri, izleyenlerinde merak uyandıracak bir mücadele olmaması. Hani tamam, her maçın favorisi olur, önceden şanslı görülen bir tarafı olur ama, bu kadar da bariz belli olmaması lazım sanki Grand Slam müsabakalarının. Ne bir ev sahibi ağırlığı görebildik, ne de bir genç yetenek.

Gelelim avantaj kısmına. On gün feda edildikten sonra, bu on günün ekmeği kalan dört günde yeniliyor işte. Tabiri caizse, çürükler elendikten sonra, ortaya sezon sonu turnuvası gibi bir tablo çıktı. Herkesin başından beri beklediği eşleşmeler, merakla sonucunu beklediği maçlar var şu dört günün programında. Yani kısacası, turnuvanın özü kaldı elimizde. Sanki bütün bu zamana kadar oynanan maçlar formalite icabıydı, bu eşleşmelerin oluşması için usulüne uygun yapılması gereken işlerdi. İşte formaliteler yerine getirildi, usulüne uygun hareket edildi ve şimdi, her biri kendi içerisinde ayrı hikayeler barındıran, bir tenis maçından çok daha fazla anlam içeren ve psikolojik etkenlerin de yoğun olarak hissedileceği, dört tane harika karşılaşma, bu formalitelerin sonucunda hak edildi. Daha önce sürpriz yok, beklenti var demiştim. Şimdi bu beklentilerin karşılanacağı yere geldik, haydi hayırlısı.

Kısacası tatmin edilmek istiyorum; hem de tıpkı başbakan gibi, tıpkı cumhurbaşkanı gibi, en kestirme olanından.